İş işten geçmeden
Oğuz AdanırJean Baudrillard’ın “Foucault’yu Unutmak” isimli önemli eserin çevirmen olarak kaleme aldığı önsözünde, Baudrillard’a göre Foucault’nun söylevi özetle iş işten...
Oğuz AdanırJean Baudrillard’ın “Foucault’yu Unutmak” isimli önemli eserin çevirmen olarak kaleme aldığı önsözünde, Baudrillard’a göre Foucault’nun söylevi özetle iş işten geçtikten sonra ortaya çıkan bir mesihin, iş işten geçtikten sonra yapılmaya çalışılan bir devrimin, iş işten geçtikten sonra çekilmiş bir söylevin simülatif özelliklerine sahiptir, der. Ve ekler, işte bu yüzden Foucault’yu unutmakta yarar vardır!
Savaşın, çatışmanın, katliam ve cinayetlerin ülkenin yörüngesinde yeniden belirdiği günlerdeyiz. Savaşın devri yükselirken ve ateşe odun taşımak için gizli ve açık ellerin yeniden durum içinde vazife kaptıkları bir eşikteyken ne yapmalı? Nasıl hareket etmeli?
Ülke olarak hiçbir sorunumuz anlık tepkilerin, reflekslerin insafına bırakılarak çözülemeyecek. Meselemiz bugünün, şu anın, şimdinin hâsılı içinde bulunduğumuz halin özetine sığmayacak kadar büyük.
Hiçbir çözüm gökten zembille inmiyor ve inmeyecek.
Hiçbir “masa” tarihin bir zorunluluğu olarak önümüze gelmedi ve gelmeyecek.
Masayı kuran, çözümü isteyen aktörlerdir.
Olan, olmakta olan ve olacak ne varsa; “savaş” da “barış” da adı ne olursa olsun isteyen, arzulayan aktörlerin irade ve çabalarının bir ürünü olarak ortaya çıkacak. Aktörleri harekete geçirenlerin, baskılayanların aldıkları ya da alacakları sorumluluk hiçbir zaman ortadan kalkmadı ve kalkmayacak.
Hükümet, operasyonlar için ciddi bir haklılığa sahip. Evet…
Hükümetin karşısında yer alanlar bu pozisyonlarının haklılığı için yüzlerce bahaneye sahip. Evet…
İyi de olan, olmakta olan ve olacak olanın faturasını sadece haksız olanlar mı ödüyor?
Kimin haklı ya da haksız olduğu tartışması bir yana yarını ipotek altına alan uygulama, söylem ve eylemliliklerin haklı ve haksızı birlikte helak eden bir boyuta doğru bizi çekmediğinden nasıl emin olacağız?
Tercihlerimiz, arzu ve isteklerimiz birbirimize ne kadar haklı olduğumuzu haykırmamız için bir dayanak sunarken “yarın” için kim sorumluluk alacak?
Kim omuzlarındaki sorumluluğu bir köşeye fırlatmadan işe koyulacak?
Haklı olmak, haksız olmak, haklı çıkmak derken derde deva sadra şifa netice ne olacak?