Bir garip ölmüş diyeler
Şairin ölümü derinlik sessizliktir. Şairce susuş, şairin vedası vardı Ankara’da. Seslerin, hecelerin, kelimelerin, dizelerin sessizliği hâkimdi. Şiirin yası vardı. Şair Kamil Aydoğan göçtü....
Şairin ölümü derinlik sessizliktir. Şairce susuş, şairin vedası vardı Ankara’da. Seslerin, hecelerin, kelimelerin, dizelerin sessizliği hâkimdi. Şiirin yası vardı. Şair Kamil Aydoğan göçtü.
Şair, şiir vadilerinde söylenmemiş, dokunulmamış kelimeler arar. Şimdi vadiler sessiz, ıssız kaldı.
Kamil Aydoğan; öğretmen, okul müdürü, milli eğitim müdürü… Sıralanan hiçbir unvan onu tanıtmaya yetmez. Bir şairi ancak şiiriyle tanıyabiliriz. Şöyle demişti Aydoğan:
“…
kendini tanıyınca/eğilir içine bakarsın/aynalarda çoğalır yüzün/çarşılara sığmayan bir ikindiyi/paylaşırsın/yosun tutmuş bir ses düşer peşine/ağlarsın/ıslanmaz yüreğin/kendini tanıyınca/
her şeyi tanırsın”
Kamil Aydoğan, köy çocuğudur. Bir evde değil, bir ardıç ağacının altında doğan, 10 yaşında ancak okula başlayan, 11 yaşında ilk kez şehri gören, 26 yaşında ilk kitabı yayınlanan, 28 yaşında lise müdürü olan Kamil Aydoğan’dan bahsediyoruz.