Sandık, seçim, sendika
Demokrasinin büyülü kutusu sandık. Sandık yalan söylemez. Seçim vaatleri havada uçuşuyor. Çiftçinin, esnafın, memurun gözü vaatlerde. Her şey sandıkta gizli.Sendikalar zafer kazandığını ilan...
Demokrasinin büyülü kutusu sandık. Sandık yalan söylemez. Seçim vaatleri havada uçuşuyor. Çiftçinin, esnafın, memurun gözü vaatlerde. Her şey sandıkta gizli.
Sendikalar zafer kazandığını ilan ediyor. Haklılar. Meydanlardan beri gelmeyen sendikacılar sonunda istediklerini seçime giderken almış durumdalar. Eylem üstüne eylem yapıyorlardı. Atamaları, adam kayırmaları, haksızlıkları sürekli gündemde tuttular. Eksik olmasın sendikacılarımız.
Bir sendika, her kurumun müdürünü kendi üyeleri arasından seçtirmeli. Bunu yapamıyorsa adaleti sağlamış olmaz. Öyle ya üyenizin biri müdür, diğerinin makamı yok. Bu adaletsizliktir. Bunu iyi bilen sendikacılar haklı olarak şöyle övünebilir: Kurum müdürlerinin, müdür yardımcılarının yüzde yüze yakını bizden! Harika bir sendikal başarıdır bu. Sendikacılık böyle bir şey!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3600 ek gösterge müjdesini verir vermez sendikal başarı olarak sunuldu bu açıklama. Kimse de bugün verilebilen müjde, neden yıllar önce verilmedi, diye sormuyor. Sendika mı aldı, hükümet mi verdi? Peki, 3600 ek gösterge ne zaman yürürlüğe girecek, kesin bir tarih verilebilir mi? Bu konuda da açıklama yapmak gerek.
Bizim ülkemizde sık sık sandığa gitmek lazım. Her şey, biz istemeden veriliyor. Hem sendikalar da yorulmaz. Sendikacılar emek sarf ediyor. Yedikleri gaz, yağmur, soğuk, uykusuz geceler var. Hem bu iş niye yapılır, anlamış değilim. İl il gece gündüz gez. Sendikanın kasasında para pul desen, tamtakır kuru bakır bir durum var. Hal böyle olunca gönlü yüce sendikacılarımız cebinden harcıyor. Yol, yemek, ulaşım, konaklama derken bir hayli fedakârlık yapılıyor. Kim bilir, çay simit ile idare ediyorlar belki de. Otelde bile kalamıyorlar. Bulunabilirse misafirhaneler var. Allah razı olsun bu güzel insanlardan.
Seçim, demokrasi ne güzel şey Allah’ım! İnsan havaya giriyor. Mutlu oluyorsunuz. Ankara’dan kalkan koca koca adamlar dağ bayır geziyor. Kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere gidiyorlar. Halkın ayağına yani. İyi bir şey bu. Bağdaş kurup yer sofrasında ayran içmek. “Keşke ayran içirmesek de kahve içirsek. Kırk yıl hatrı kalır. Ayran içiyoruz, ayrı düşüyoruz.” diyor köylü amcam. Haklı da aslında.