Vicdan arıyoruz!
Dünayı sonsuz sanarak başladı aldanış. Bu aldanışa inananlar ve güçlü olanlar her zaman alacaklı oldu. Zayıf olana boyun bükmek ve kendisine ne takdir edilmişse ona razı olmak düştü. Böylece...
Dünayı sonsuz sanarak başladı aldanış. Bu aldanışa inananlar ve güçlü olanlar her zaman alacaklı oldu. Zayıf olana boyun bükmek ve kendisine ne takdir edilmişse ona razı olmak düştü. Böylece vicdanlar sızlamaya başladı.
Güçlü olanın haklı olduğu bir yer haline geldi dünya. Dünyada kararlar daima güçlüden yana çıkınca “vicdan” aranır oldu. Nerededir vicdan? Nedir vicdan?
“Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç.” diyor sözlük (TDK). Tanımdaki birinci yargı yerinde. Kişiyi kendi davranışları hakkında yargıda bulunmaya sevk eden irade. Bu yargılamayı yapmak ahlakî ve imanî bir sorumluluktur.
Tanımdaki ikinci yargıya gelince, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine kendiliğinden yargılama yapması. Temel sorun da bu zaten. Ahlakî değerlerin aşındığı, eridiği, yok olmaya başladığı bir dönemde kimse kendisini yargılamıyor, yargılayamıyor. Bu durumda da “vicdan” unutuluyor. Vicdansız bir yargılamadan da “adalet” beklenilmez! Adaletin olmadığı bir toplumda da “güven “ olmaz. Demek ki “vicdan” ve “adalet” birbirini tamamlıyor. Bu iki değerin olmadığı bir toplumda huzur olmaz. İnsanlarda yalnızlık, endişe, korku, buhran bu şekilde yayılıyor. Toplumda herkesin aradığı temel değer “vicdan” oluyor böylelikle. Evet, vicdan arıyoruz!
Gözü dönmüşlük çoğaldı. Doyumsuzluk var. Bu duygulara insanî ve İslamî açıdan baktığımızda dünyanın yanlış anlaşıldığını görüyoruz. Peki, nedir dünya?
Dünya kelimesini, “Güneş sistemine bağlı gezegenlerden yer yuvarlağı, yaşadığımız âlem, yeryüzü” olarak tanımlıyoruz. Oysaki Kur’ân’da geçen “dünya” kelimesinin kökeni “dünüvv” kelimesi olup, gerek bizzat gerekse hüküm olarak “yakın olmak” anlamına gelmektedir. Dünya, evvel yani “ilk” anlamında da kullanılır. Bu anlamda kullanıldığı zaman, “son” anlamındaki “âhiret”in zıddı olmaktadır. Aslında yine burada da yakınlık anlamı mevcuttur. Daha da doğrusu dünya sona yakın, son ise ölümdür ve sonrasında bizi bekleyen ahirettir.