Fetret devri
Son gelişme ve tartışmalar, sadece siyasi düzeyde “sertleşme, kuralsız ve keyfilik” eğilimlerine işaret etmiyor.Başka düzeylerde de benzer bir dalga hattı var. Gazetecilik, sivil toplum faaliyeti gibi meslek ve işlerin...
Son gelişme ve tartışmalar, sadece siyasi düzeyde “sertleşme, kuralsız ve keyfilik” eğilimlerine işaret etmiyor.
Başka düzeylerde de benzer bir dalga hattı var. Gazetecilik, sivil toplum faaliyeti gibi meslek ve işlerin, kimilerinin elinde, belirli siyasi hedeflere kilitlenerek, belirli siyasi odakların lojistik birimleri haline dönüşerek “kumpas, tezgah, kişilik katli” gibi araçlarla yol alması, otoriterliği normalleştiren sıradan toplumsal bir alıştırma haline gelmesi bunun açık bir göstergesi.
Bu, bir fetret devri, buna hiç şüphe yok.
Ancak bunu mümkün kılan bir zemine sahip olduğumuza hiç şüphe yok.
Bu zemini bugün iktidarın kurumsallaşmaya yüz tutan ataerkil eğiliminde, otoriter istikrar fikrinin toplumsal karşılık bulmasında, muhalefetin kurucu ideolojinin gölge oyunu olmayı tercih ederek, kendisini hiçliğe ve tepkiselliğe mahkum etmesinde görüyoruz.
Bu zeminin bir de zihniyet katmanı var. Geçen yıl bir ara “Bize has olan” başlıklı bir yazıda dile getirmiştim bu katmanı.
Bugüne uyar mı dersiniz?
Bakalım…
“Kendisiyle kavga eden, kendisine ait kültürel, tarihi, dini her unsuru o güne yönelik siyasi işlevlerle faydacı bir şekilde tanımlayan bir dokumuz var…