Hükümet etme meselesi...
Gündemimizde uzun süredir iki temel sorun var. Birincisi, malum, uzun bir süredir ülkeyi her anlamda meşgul eden, “iktidar” ya da “hükümet etme” meselesidir. “Siyasi iktidar”ın, yargıya, basına...
Gündemimizde uzun süredir iki temel sorun var. Birincisi, malum, uzun bir süredir ülkeyi her anlamda meşgul eden, “iktidar” ya da “hükümet etme” meselesidir. “Siyasi iktidar”ın, yargıya, basına, özgürlüklere yönelik tutumu, “siyasi kararlar”ın farklı toplumsal değerler, Anayasa dahil yazılı kurallarla ilişkisi, bunlar çerçevesinde yapılan “iktidarda şahsileşme, güç yoğunlaşması, keyfileşme” tartışmaları, ülkenin gidişatı açısından kritik bir önem taşıyor. Yeni Anayasa tartışmaları, başkanlık sistemine geçme çabaları, cumhurbaşkanı-hükümet ilişkileri, yüksek yargıda büyük bir temizliği hedefleyen yasal hazırlıklar, yeniden bir yapılanma ikliminden çok, bu temel meselenin ürettiği sıkıntı ve sorular çerçevesinde karşımıza çıkıyor, bunlar çerçevede anlam kazanıyor. Ortaya çıkan da, krizlerle yoğrulu, gerginlikler içeren, inişli çıkışlı bir süreç oluyor. Bu iklimi tersine çevirmek, uzlaşma ve katılım içeren bir “yeniden yapılanma” dalgasına dönüştürmek mümkün mü? Türkiye'nin önünde görece de olsa, sınırlı sonuçlar üretecek de olsa, böyle bir imkanın olduğunu düşünüyorum. Türkiye derken, amiral gemisi olan, gücü elinde tutan AK Parti'yi kastettiğim açık.