Katil, öfke ve siyaset...
IŞİD'in Paris saldırıları çok yönlü bir öfkenin ne denli derin, vahim ve tehlikeli bir yol aldığını gösteriyor.Çatışmanın merkezinde en basit ifadeyle “radikalizm” var.Radikalizmin zemini...
IŞİD'in Paris saldırıları çok yönlü bir öfkenin ne denli derin, vahim ve tehlikeli bir yol aldığını gösteriyor.
Çatışmanın merkezinde en basit ifadeyle “radikalizm” var.
Radikalizmin zemini sapkın da olsa inanç olunca, kimi değer sistemlerine açılan savaş, “kutsal-kimlik-öfke ilişkisi”ni birlikte getiriyor.
Ve tehlike daha çok büyüyor.
Sivil insanlara rastgele ateş etmek, 100 kişiyi 15 dakika boyunca tarayarak görgü tanıklarına göre “çoşku” içinde öldürmek, kutsal bir ödev yerine getirir gibi davranmak bunu göstermiyor mu?
“Çok yönlü öfke”nin altını tekrar çizelim...
Paris'teki saldırganlar sadece Hristiyan değer sistemine, kötülük ve zülumla özdeş kıldıkları Batı'ya meydan okumuyorlar.
Meydan okudukları aynı zamanda kendi dünyaları, kendi çevreleri, verili konum ve kimlikleri. Meydan okuma İslami alanın içine yöneliyor. Hedef dönüştürmek, tebliğ etmek değil, imha etmek, yok etmek oluyor. Üstelik tarihteki bildik tekfir (bir Müslüman'ı küfre nispet etmek) hareketlerinden farklı bu yaşanan… Faşist evrenin fütürizm akımı gibi, IŞİD öldürdükçe, başarı elde ettikçe, meydan okudukça cazibesini arttırıyor, kimlik oluşturma alanı haline dönüyor, şiddet-inanç ilişkisini kendi başına bir değer sistemi kılan, meşrulaştıran modern tekniklere dayalı sapkın bir öfke dalgası olmaya başlıyor...