Kulak verin: Kültürü yıkmak, belleği aşağılamak…
Dün Dublin'de Türkiye'ye dönüş hazırlığı yaparken Levent Dink aradı. “Sorunumuz var diyordu, Tuzla Çocuk Kampı yıkılıyor. Bugün yeni mal sahibi kepçelerle yıkıma başlamış....
Dün Dublin'de Türkiye'ye dönüş hazırlığı yaparken Levent Dink aradı.
“Sorunumuz var diyordu, Tuzla Çocuk Kampı yıkılıyor. Bugün yeni mal sahibi kepçelerle yıkıma başlamış. Ne yapabiliriz? Sesimizi nasıl duyarabiliriz? Nasıl durdurabiliriz? Orayı çocuklar elleriyle yaptılar. Burasının bizler için anlamı büyük. Üstelik mal tapulu. Ama devlet, vakıflar belli tarihten sonra mal edinemez gerekçesiyle okulu aldı eski sahibine iade etti. O da bir başkasına sattı… Yeni sahip yıkıma başlamış…”
Gayrimüslim mallarına bitmek bilmez el koyma serüveni bu ülkede, her devirde yeni tekniklerle devam etmiştir.
1936'da vakıfların devlete verdiği beyannamede yer almayan, o tarihten sonra edinilmiş tüm vakıf mallarına, 70'li ve 80'li yıllarda el konulması bunun en çarpıcı örneklerinden birisidir.
Devletin el koyduğu Ermeni malları arasında Tuzla Çocuk Kampı şüphe yok ki en simgesel yerlerden birisiydi....
Bu kampın hikayesini orada yetişen, daha sonra kamp başsız kalınca eşiyle birlikte kamp yöneticiliği yapan Hrant Dink'ten çok kez dinlemiştim. Hrant'ın bir dönemin ünlü televizyon programı Siyaset Meydanı'nda bu kampın hikayesini anlattığı, dinleyenleri utandırdığı günü de çok iyi hatırlarım