Madalyonun her zaman iki yüzü vardır...
Hayatımızı ideolojiler, keskin tavırlar, keskin aidiyetler yönlendirince, korku, talep, siyaset bunlar etrafında ortaya çıkınca, can almak ne denli “kolay”sa, sorun çözmek, o denli “zor” olur…Algıda...
Hayatımızı ideolojiler, keskin tavırlar, keskin aidiyetler yönlendirince, korku, talep, siyaset bunlar etrafında ortaya çıkınca, can almak ne denli “kolay”sa, sorun çözmek, o denli “zor” olur…
Algıda, kanıda görecelilik mutlaktır.
Dün kimilerinin yanlış sanarak uğruna can vermeye ya da can almaya hazır olduğu kimi durumlar, bugün çocuklarının sarıldığı, sorun çözen, ülkeye yol açan değerler haline gelebiliyor…
Bu, Varlık Vergisi, azınlık ve din politikaları, başörtüsü gibi birçok konuda hep böyle oldu, hep böyle olacaktır…
Kürt meselesi, gündemimizdeki en büyük sorun olma vasfını hiç kaybetmiyor.
Bu sorun, 2015 Temmuz'undan başlamak üzere, bir kez daha binlerce insanın hayatına mal oldu, binlerce ailenin perişan olmasına, onlarca kentin savaş alanına dönmesine yol açtı.
Ana hat, hala, bu “ölüm” hattı
Hendek politikası, şehir savaşları, Cerablus operasyonu bu hattın parçaları…
Ancak anlamayı bir ana, bugüne hapsetmek yanılgı olur.
Kürt sorunu, sadece savaş, örgüt, ölüm öyküsünden oluşmuyor.
Kürt ya da Türk, ortada, insanlar, onurları, hayatları, talepleri, beklentileri, doğal halleri de var.
Ve tarih sadece silah, savaş, şiddetle yol almıyor.
Çok değil bundan 10 önce yıl önce Kürtçe konuşmak sorun, Kürtçe türkü dinlemek suçtu.
Kürtçe dil öğrenme, ana dilde yayın, eğitim hakkı istemek bölücü ve terörist faaliyet sayılır, kovuşturmayla sonuçlanırdı.
Biraz daha geriye 15-20 yıl öncesine gidildiğinde “Kürt” demek, Kürtlerin varlığından söz etmek daha suçtu, hakkınızda davalar açılırdı.