Muhtemel “karanlık”
Brexit, büyük bir kırılma anı olarak tarihe geçecek.İngiltere'nin AB'ye “hayır” demesinin, önemli sonuçları olacaktır. Bu sonuç, sadece İngiltere'nin birlikten ayrılması, bunun ekonomik ve siyasi...
Brexit, büyük bir kırılma anı olarak tarihe geçecek.
İngiltere'nin AB'ye “hayır” demesinin, önemli sonuçları olacaktır. Bu sonuç, sadece İngiltere'nin birlikten ayrılması, bunun ekonomik ve siyasi sonuçlarından ibaret değildir. Kaldı ki, İngiltere, AB'yle sorunlu ilişkileri olan, sürekli kural istisnası talebinde bulunan, bütünleşmeye karşı çıkan bir ülkeydi. Nitekim AB'nin kalan üyeleri İngiltere'nin hızla referandum sonucunu uygulayacak bir yasa çıkarmasını isteyecek (ki şimdiden istiyorlar) kendi dokularını tahkim etme politikaları izleyeceklerdir.
Ancak sorun burada başlıyor.
Mesele İngiltere'nin ayrılık kararı sonrası, böyle tahkimatın mümkün olup olmayacağıdır. Bu kararın AB'nin geleceğini ne denli olumsuz etkileyeceğidir.
23 Haziran 2016 tarihi, İngiliz toplumunun yüzde 52 oranında AB'ye “hayır” dediği gün, AB projesinin inişe geçmesi ya da temel ilkelere aykırı istikamette biçim değiştirmesi açısından belirleyici bir tarih olabilir.
Böyle bir iniş ise şüphe yok, AB'nin ortaya koyduğu liberal ekonomi, çoğulcu toplum, demokratik siyasal düzen direkleri üzerine oturan büyük tarihsel bir Batı entegrasyon girişiminin başarısızlığa uğraması anlamına gelir.
Nitekim bu sonuç Avrupa'da, mevcut koşullar ve siyasi iklim de dikkate alınacak olursa, kimi ülkeler için bir cazibe hamlesi olarak görülebilir. İrlanda ve İskoçya daha şimdiden ilk akla gelen ülkeler. Bunun dışında Avrupa sathında, git gide güç kazanan aşırı sağcı akım ve partilerin bu karardan biraz daha besleneceklerine, AB karşıtı bir siyasi yolu derinleştirmek isteyeceklerine de şüphe yok.
Neden oluyor tüm bunlar?