Siyaset, dünya, Türkiye…
Siyasetin ana eksenini çatışma oluşturunca, güç merkezli tahlil, tavır ve beklentiler öne çıkar. Devlet, toplumsal siyasetin önüne geçer; iç sorunlar, iç dinamikler ikinci plana düşer. Devlete endeksli...
Siyasetin ana eksenini çatışma oluşturunca, güç merkezli tahlil, tavır ve beklentiler öne çıkar. Devlet, toplumsal siyasetin önüne geçer; iç sorunlar, iç dinamikler ikinci plana düşer. Devlete endeksli siyaset algısı doğallaşmaya başlar. Toplumdaki görüşler kutuplaşır, kutuplar homojenleşir.
Bugünün dünyası böyle bir yapıda…
Türkiye gibi, toplum, siyaset ve özgürlükler alanının her şeye rağmen hala sınırlı olduğu bir toplumlarda bu tablo daha da koyulaşıyor
Koyulaşınca da herkesin figüran olacağı bir güç oyunu yaratılıyor. Sıcak toplumsal sorunlar, özgürlük, demokrasi, laiklik, vatandaşlık, yoksulluk sorunları bile bu güç arayışına kilitleniyor; zira fayda kartları biteviye karılıyor.
Siyasi partilerden gazetelere, yazarlardan devlet birimlerine kişilerin ve kurumların çıkarlarından hareketle aldıkları pozisyonlar ile yaptıkları güç analizleri birbirine karışıyor.
Böyle anlarda bazı istisnalar dışında, taraflar tüm farklılıklarına rağmen ‘güce’ endeksli kimlik ve millet çıkarını ortak dil kılarlar.