Danıştay ya Kocaeli’deki polis gibi yapsaydı?
Kocaeli’de Atatürk büstü tokatlayan çocuğa, “Ben o. çocuğuyum” dedirten polis için ciddi bir cezai soruşturma yerine, dandikten bir idari soruşturma ile işkencenin üstünün...
Kocaeli’de Atatürk büstü tokatlayan çocuğa, “Ben o. çocuğuyum” dedirten polis için ciddi bir cezai soruşturma yerine, dandikten bir idari soruşturma ile işkencenin üstünün örtüleceği bilgisi geldiğinde, uyanmamız gerekirdi..
Uyanamadık..
Oysa..
Bir polis memuru..
Gözaltındaki bir çocuğa..
“ Tekrarla bakalım.. ‘Ben bir o. çocuğuyum’ diyeceksin” şeklinde tehditte bulunup, ardından da “Sen nesin?” diye soruyor..
Çocuk da korkusundan, “Ben o. çocuğuyum” diyorsa..
Bu görüntü kayda alınıp, medyada yayınlanabiliyorsa..
Uyanmalı idik..
Uyanamamışız..
Gidişatı keşfetmeli idik..
Keşfedememişiz..
Ki.. Uyanma zili, dün akşam saatlerinde, ajans haberleri ile birlikte çaldı..
“Öğrenci andının okunma zorunluluğuna ilişkin yönetmelik maddesini kaldıran değişiklik iptal edildi..” haberi ile birlikte..
İlk aklıma gelen, Kocaeli’de bir polis memuru, 16 yaşındaki çocuğa “Ben bir o. çocuğuyum” dedirtiyor ve bir soruşturmaya muhatap olmuyorsa..
Ankara’daki Türk Eğitim-Sen neler yapar neler?
Kendi kızı üzerinden, Cumhurbaşkanı’na saldırılar yapılırken, tek satırlık açıklama yapmayan, cevap hakkını kullanmayan Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, o koltukta oturmaya devam ederse, daha neler yaşarız, neler..
Ve en önemlisi..
Ulusalcılar bir yandan HDP’ye oy verilmesini bile istiyorlar..
Bir yandan da “Okullarda and tekrar zorunlu olsun” baskısı yapıp, Kürt vatandaşları tahrik ediyorlar: “Sizin çocuklarınıza okullarda ‘Ne mutlu Türküm diyene’ dedirtecekler!”
Ve böyle bir tabloda..
İlkokullardaki and tekrar yürürlüğe girecek şekilde, Danıştay 8. Daire karar veriyor..
Bize de..
“Buna da şükür..” demek kalıyor...
Ya çocukları toplayıp, Kocaeli’deki polisin yaptığı gibi..
“O sözleri tekrarlatacaksınız” deseydiler..
Ne yapardık?
•
Niye Danıştay kararına bu denli itiraz ediyorum?
Belki hatırlamazsınız..
İlkokullarda okutulan ve 2013 yılında zorunlu olmaktan çıkartılan and şu ifadelerden oluşuyor..
1933’deki ilk hali:
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”
1972’de and şu hale dönüşüyor:
“Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk: açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene.”
Daha sonra tekrar ufak tefek değişiklikler yapılıyor..
Metne, “Ey Büyük Atatürk!” ifadesi ekleniyor..
CHP ile özdeşleşen bir Atatürk portresi çizerken..
Başörtü yasağını Atatürk’e kadar götürür iken..
Dindar insanlara yönelik her türlü engellemeler, Anayasa Mahkemesi’nden tutun, Danıştay kararlarına kadar.. Hepsinde “Atatürk cumhuriyetinde mümkün değil”denilir iken..
Siz benim çocuğuma, “Ey büyük Atatürk” dedirtirseniz..
Bu çocuk düşünmez mi?
“Kaç tane Atatürk var?”
Maalesef, sadece çocuklara değil, bizlere de “Kaç tane Atatürk var” dedirtilen bir Türkiye’de yaşıyoruz..
Ve bir başka açıdan baktığımızda..
Daha yeni yeni..
PKK’nın varlık sebebi gibi gösterilen o meşhur “Kürtler yok sayılıyor” söylemi hafızalardan silinir iken..
Tekrar “Ne mutlu Türküm diyene” dedirtilen çocuklar üzerinden..
Yine aynı propaganda ile..
Yine aynı istismar ile karşı karşıya kalacağız..
Ben, “Ne mutlu Türküm diyene” sözü tekrar ettiriliyor diye, kimsenin eline silah almasını doğru bulmam ama..
Bu söylem ile insanların eline silah verenlerin demokratik hoşgörü ile, bilimsel özgürlük söylemleri ile mazur görüldüğü bir Türkiye’de, istismarcılara malzeme verildiği de bir gerçek olsa gerek..
İtiraz için, bir çıkış noktam daha var..
Okullarda and hikayesinin mimarının, 1933’teki Milli Eğitim Bakanı Reşit Galipolması..
Adam, resmen bir kafatasçı.
Irkçı bir kimlik..
Bu kişinin icat ettiği bir and, Türkiye’ye huzur getirebilir mi?
Vatandaşlarımızdan, “Bu and, bizi ikinci sınıf insan olarak gösteriyor” söylemli bir itiraz geldiğinde, onlara ne cevap verebiliriz?
•
Bu vesile ile..
Türk Eğitim-Sen’e de bir itirazda bulunalım..
Kocaeli’deki polis, Atatürk büstüne tokat atan çocuğa verdiği ceza ile, ne sağlamıştır?
Atatürk’ün büyüklüğünü o çocuğa öğretmiş midir?
Ki..
Sizler de..
İlkokullarda and kaldırıldığında.. Hemen mahkemeye koşup..
“And tekrar yürürlüğe girmeli” şeklinde bir dava açtınız..
Zoraki söyletilen and, kime ne fayda getirir?
Hele hele bu içerikteki bir and..
Şunu yaparsanız..
Eyvallah..
“Doğruyum, çalışkanım..” diye başlarsınız..
Bu topraklarda yaşayan hiçbir insanın itiraz etmeyeceği, genel ilkeler üzerinden bir and metni oluşturursunuz..
“Çocuklara birliktelik ve temel ilkeler çerçevesinde bir motivasyon sağlar”diyerek destek verebilirim..
Ama..
Çaktırmadan, bazı vatandaşların siyasi düşüncelerine o and metni içinde, gol atmaya kalkışırsanız..
“Çaktırmadan gol atma dönemi bitti” derim..
Aynı itirazı, AK Parti’ye de yaparım..
Eğer bu söyleme sahip kötü niyetlilere fırsat verilirse..
AK Parti, yaptığı her olumlu değişikliği, böyle geri almaya kalkarsa..
Bunun sonu iflas olur..