Erdoğan bira içseydi, o kaza olmaz mıydı?
Tekniğe karşı birisi değilim.. Tam aksine, günlük hayatta teknik gelişmelerin imkanlarından sonuna kadar yararlanılması gerektiğine inanırım. Ama teknolojinin, her şeyi çözen bir büyü gücü...
Tekniğe karşı birisi değilim..
Tam aksine, günlük hayatta teknik gelişmelerin imkanlarından sonuna kadar yararlanılması gerektiğine inanırım.
Ama teknolojinin, her şeyi çözen bir büyü gücü olduğunu da söylemek mümkün değil..
Nihayetinde teknolojiyi geliştiren de, kullanan da..
İnsandan başka bir varlık değil..
Geliştirdiğiniz teknolojiyi de nihayetinde insan eline teslim ediyorsunuz.
Hani kaçtığınız, güvenmediğiniz “insan aklı” var ya..
Eninde sonunda, gelip ona muhtaç oluyorsunuz..
Her şeyi otomatiğe bağlayarak, sorunsuz, kazasız, yüzde 100 başarılı bir hayat düşlüyorsunuz ama..
Düşlemekle kalıyorsunuz..
Hızlı tren bağlamında, tartışmaya devam edecek olursak..
“Sinyalizasyon olsa idi, şöyle olurdu.. Sinyalizasyon olsa idi böyle olurdu..”
Deniyor ha deniyor..
Bunu söyleyenlerde azıcık samimiyet görsem..
“Eyvallah” diyeceğim..
Ama bunlar değil mi..
“Bira içseydin” diye başlayan cümlelerle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bile saldıranlar..
Sinyalizasyon gerekliliğinden bahsedenler..
Bira içmeyi önerebiliyorlarsa..
Bunu söylediğinde de..
Tepemizde sinyalizasyon bozası pişiren solaklar grubu, topyekün alkış tutuyorlarsa..
Tutabiliyorlarsa..
Biz bunların “Tek çare sinyalizasyon idi” önerilerinde samimiyet olduğuna nasıl inanabiliriz ki?
•
Yanlış anlaşılmasın..
“Sinyalizasyon da ne ki?” diye bir iddiam yok.
Bunu söylemeye imkan da yok..
Şu an, “Mevcut tren yollarında sinyalizasyon hiç yok” demek de mümkün değil..
Sinyalizasyon dediğiniz..
Karayolundaki trafik ışıklarının benzeri trenler için yapılan trafik ışığından tutun..
Ray üzerinde bir farklı cisim sinyali aldığında, makinistin tepkisine bile gerek duymaksızın devreye giren fren sistemine kadar..