Maskeli sahtekarlıkta “Ayşe öğretmen” tek mi?
Ne güzel örnek, “Ayşe öğretmen.” Yıllardır anlattığımız hep bu idi zaten.. “Ne istiyorsunuz kardaş?” dediğimizde.. Önce, Batı’daki vatandaşların bile “Ne diyor ya...
Ne güzel örnek, “Ayşe öğretmen.”
Yıllardır anlattığımız hep bu idi zaten..
“Ne istiyorsunuz kardaş?” dediğimizde..
Önce, Batı’daki vatandaşların bile “Ne diyor ya bu!” diyeceği felsefi anlatımlar..
Yok “Özyönetim..” Yok “Genişletilmiş yerinden yönetim..”
“Somuta gel” dediğimizde..
1990’lardaki gibi “Çocuğumuza Kürtçe isim bile veremiyoruz” yok..
“Köyümüzün ismini Ankara koydu, değiştiremiyoruz” yok..
“Cezaevine giden anne.. Türkçe bilmediği, Kürtçe konuşmaya da izin verilmediği için.. Oğlu ile konuşamadan, el işaretleri ile dertleşti” yok..
“Kürtçe türkü bile dinleyemiyoruz” yok..
Ya ne var?
Çarpıtma, sahtekarlık, yalan, dolan..
•
Ayşe Öğretmen, daha önce onlarca, yüzlerce defa karşımıza çıktı..
Kimi zaman “Tabipler Birliği”nin, kimi zaman “Mimarlar Mühendisler Odası”nın şahsında..
Kimi zaman “HDP”, kimi zaman “Doğan medya yazarları” kimliğinde..
Son olarak Tayyip Erdoğan düşmanlığı için topa giren paralel yapı suretinde..
“Ayşe öğretmen, Diyarbakır’dan arıyorum” demiş.
Ama İstanbul’dan aramış..
Benim için çok önemli değil..
“Ayşe öğretmen, aslında Milli Eğitim Bakanlığı kadrosundaki bir öğretmen de değilmiş..”
Bunun da benim için bir önemi yok...
“Ayşe Öğretmen, stüdyodaki konuklara, ‘Ünlü olmadan önce yaptığınız ve şimdi özlediğiniz neler var?’ diye soru yönelteceğini belirterek canlı yayına bağlanmış..
Bağlandıktan sonra farklı konularda konuşmuş!”
Bu aldatmacanın da, işin özü açısından benim için bir değeri yok.
Ben şu noktadayım..