ODTÜ’lüler ve tüm Gezi’ciler “kirli oyun”un farkına varsın!
Samimi olarak söylemem gerekirse, konunun üzerine gitmeyecektim.. Üniversiteden yeni mezun olmuş gençler.. Atatürk büstünü tokatlayan Kocaeli’ndeki 16 yaşındaki çocuktan topu topu 5 yaş daha büyük...
Samimi olarak söylemem gerekirse, konunun üzerine gitmeyecektim..
Üniversiteden yeni mezun olmuş gençler..
Atatürk büstünü tokatlayan Kocaeli’ndeki 16 yaşındaki çocuktan topu topu 5 yaş daha büyük yetişkin ergenler..
Bir “dikkat çekme” atağı yapmışlar..
Ama sert kayaya rastlamışlar..
“Tayyipler alemi” diye, Cumhurbaşkanı’na hakaret içerikli karikatürü ODTÜ mezuniyet töreninde afişleştirip taşımışlar..
Ardından da gözaltına alınıp, tutuklanmışlar..
Atatürk büstünü tokatlayan gencin başına gelenler, ODTÜ mezunu öğrencilerin başına gelmedi ama.
Polisler ODTÜ’lü öğrencileri Cumhurbaşkanlığı’nın kapısının önüne getirip, tek ayak üstünde durdurtmadı ama..
“Tek ayak üstünde durma” töreni, ayağa atılan tekme ile bitirilmedi ama.
Hele hele..
“Ben o. çocuğuyum” diye tamamen yakışıksız, tamamen hukukdışı, tamamen keyfi bir uygulama, aslında işkence niteliğinde bir zalimlik yapılmadı ama..
Yapılmasını da asla istemem ama..
Şu kıyaslamayı yapmamızda, bizi mazur görsünler..
“Diktatör var” denilen ülkede..
80 yıl önce vefat etmiş Cumhurbaşkanı’nın büstüne tokat atıldı diye, 16 yaşındaki çocuğa “Ben o. çocuğuyum” diye tekrar yaptırılıyor da..
Bugün hayatta olan Cumhurbaşkanı’nın başını; “yılan, solucan” vesair hayvanların gövdesine giydirenler, sadece gözaltına alınıp, avukat eşliğinde ifade verdikten sonra tutuklanıp, hemen ilk duruşmada da tahliye oluyorlarsa..
Burda kirli bir algı oluşturma operasyonu var demektir..
O kirli algı oluşturma operasyonunu..
Kirli kavgayı..
İlk farketmesi gerekenler de, okumuş gençler olması gerekir.. Mürekkep yalamış gençler olması gerekir..
Bu yönde bende bir ümit yoktu ama..
Cumhurbaşkanı ile ODTÜ’lü gençlerin son buluşması ile, biraz biraz filizlerin yeşereceği ümidi bende doğdu..
Ama o ne?
“Kirli kavga”nın tahrikçileri yine sahneye çıktılar..
Cumhurbaşkanı ile buluşan 4 ODTÜ’lü genci, hain ilan ettiler..
ODTÜ’lü gençlere, demediklerini bırakmıyorlar..
Haydi sosyal medyada, çoğu sahte isimli hesaplardan yazılıp çizilenleri bir kenara bırakalım..
Cumhuriyet’ten yakın tarihte kovulan yargı muhabiri Kemal Göktaş’ın bir internet sitesinde yayınlanan haberine bakalım..
Kemal Göktaş, anlaşılan ulusalcı yüksek hakimlerden hemen destek alıp..
Yangına su dökmeye çalışan itfaiyecinin ayağına çelme takmakla yetinmemiş..
Bir de, eline benzin bidonunu alıp, olay yerinde bitivermiş..
Ne diyor haberinde?
“Cumhurbaşkanı affetse ‘adalet’ affetmez: ODTÜ’lülerin davası sürecek!”
Vay canına sayın seyirciler..
Daha üç ay önce..
ODTÜ’lü gençler “Tayyipler Alemi” afişini taşıdıklarında, “Bu afiş nasıl ceza davasına konu olur? Bu bir eleştiridir. Siyasi eleştiridir.. Hukuk devletinde böyle bir eleştiriye nasıl ceza davası açılır?” diye ter ter tepinenler..
Şimdi, ODTÜ’lü gençler ile Cumhurbaşkanı buluşup, bir anlamda birbirlerine haklarını helal ettiklerinde..
Kemal Göktaş ile birlikte..
Yargıtay’daki ulusalcı yüksek yüksek hakimler, rahatsız oluyorlar..
“Olmaz.. Olamaz.. Cumhurbaşkanı affetse bile, o gençler yargılanmalı”diyorlar..
“Erdoğan’ın şikayetten vazgeçmesi davanın sona ereceği anlamına gelmiyor”diye de devam ediyorlar..
Dolayısı ile..
22 Ekim’de duruşması yapılacak olan ceza davasının, devam etmesi gerektiğini söylüyorlar..
O ceza davası açılırken, “Nerde yaşıyoruz? Diktatörlük ülkesinde mi? Ne olmuş küçük bir eleştiride bulunmuşlarsa? Ne olmuş yani.. Hem bu karikatür için, 2006 yılında bir tazminat davası açılmış. Davada tazminata gerek yok kararı verilmiş. Şimdi 2018’de ne değişti ki, aynı karikatür için ceza davası açılıyor? Bu ne yaman çelişki?” diye haber yazanlar..
Şimdi diyorlar ki: “Hayır hayır.. Asla.. Olamaz.. Cumhurbaşkanı şikayetten vazgeçse bile dava düşmez!”
Şimdi anladınız mı, ODTÜ’lü kardeşlerim benim..
Sizi tahrik eden.. Sizi suça iten.. “Hakaret et.. Hakaret et.. Daha fazla.. Daha fazla.. Biz sizin arkanızdayız” diye ortalığı kızıştıranlar.
Ceza davası açıldığında, size destek veriyormuş gibi görünenler...
Bakın, şimdi ne diyorlar..
Bakın gerçekte onların dertleri ne imiş..
Hakaret ettiniz, alkışlandınız.
Açılan davada ceza verilmemesi için o tarihte size destek verenler..
Şimdi Cumhurbaşkanı ile helalleştikten sonra..
Cumhurbaşkanı “Ben şikayetçi değilim” beyanında bulunduktan sonra.
Bu sefer de ceza almanız için uğraş veriyorlar..
“Olmaz, olmaz.. Cumhurbaşkanı’nın şikayetçi olmadığını beyan etmesi ile dava düşmez. Çünkü bu konuda Yargıtay kararı var” diyorlar.
Yargıtay kararını da ekliyorlar:
“Cumhurbaşkanına hakaret suçu, takibi şikâyete bağlı suçlardan olmayıp resen soruşturulan suçlardandır. Ancak kamu davası yoluyla yargılamasının yapılması Adalet Bakan’ının ‘olur’una tabi kılınmıştır. Kovuşturmanın Adalet Bakanlığı’nın ‘olur’una tabi kılınması söz konusu suçun takibinin şikâyete bağlı olduğu anlamına gelmemektedir. Cumhurbaşkanının feragati şahsi hakların kullanımı açısından (olası bir manevi tazminat davası gibi) sonuç doğurucu olup, kamu davasının düşürülmesini gerektirmez.”
Şahsen bana sorarsanız..
Verilen bu karar doğru.. Cumhurbaşkanı şikayetçi olmasa da, şikayetini geri çekse de.. Açılmış dava düşmez.. Çünkü davanın başlangıcı da aslında, şikayet ile başlamaz.. Re’sen açılan soruşturma ile yürüyen bir davadır cumhurbaşkanına hakaret..
Ama ODTÜ’lü gençlerin ceza almaması için, bu sefer biz destekçi olalım..
Onları tahrik edenler ceza almaları için bugün ölümüne uğraş verirken..
Biz “barış ortamı”na katkı sunalım.. Hukuki çözümü hatırlatalım..
Cumhurbaşkanına hakaret suçlarında, Adalet Bakanı’nın izni gerekir..
Bu dosyada da, o izin verildi..