Tiksiniyorum şu muhabbetten; “Rahatça namazını kılardı!”
Yaşını başını almış, koca koca adamlar.. Şu dakikadan sonra, dünyadan bir beklentileri olması mümkün değil. Ama öylesine büyük bir inatla, aynı çelişkili söylemleri...
Yaşını başını almış, koca koca adamlar..
Şu dakikadan sonra, dünyadan bir beklentileri olması mümkün değil.
Ama öylesine büyük bir inatla, aynı çelişkili söylemleri tekrarlıyorlar ki..
İnsanı delirtiyorlar..
Kendi yaşadıklarımızdan bize şüphe ettiriyorlar..
“Biz başka bir Türkiye’de mi yaşıyorduk” diye, kendi kendimize soruyoruz.
Bu ikilemi bana yaşatan son isim, eski Genelkurmay başkanlarından Işık Koşaner..
FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na ifade verirken, sormuşlar:“Eşlerinin başörtüsü sebebiyle TSK’dan ihraç edilen kişilerle ilgili bilgiler silahlı kuvvetlere ulaştırılırken, FETÖ’cülerle ilgili istihbaratları niye alamadınız?”
Soru önyargılı değil..
Soru işkembeden sorulan bir soru değil..
Koşaner’in daha önce yaptığı açıklamadaki, “Silahlı kuvvetlerin kışla hudutları dışında istihbarat yapması, birini takip etmesi söz konusu değildir. Böyle bir görevi de yetkisi de yoktur. Bizim istihbarat dediğimiz kışla sınırları içinde veya tatbikat arazisinde personelimizi takip etmekten ibarettir” ifadesi üzerine sorulmuş bir soru..
Mantıklı ve yerinde bir soru..
Aynı şekilde, mantıklı ve tatmin edici bir cevap bekliyoruz.
Ama nerde?
Karşımızdaki Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişi değil de..
Bir ilkokul talebesi sanki..
Ona ne soruyorlar, bakın o ne cevap veriyor:
“Şuradan çıkıp bakarsanız harp okulunun bahçesinde bizim camimiz var. Herkes, harp okulu talebesi dahil, varsa zamanı gider rahatça namazını kılar, gelir.”