Amerikalılardan ne öğrenebiliriz?
1970’li yılların sonunda Amerikan televizyon programlarındaki müstehcenlik ve şiddetin dozunda gözle görülür bir artış yaşanmaya başlamıştı. Özellikle televizyon dizilerinde kadınlar ve erkekler...
1970’li yılların sonunda Amerikan televizyon programlarındaki müstehcenlik ve şiddetin dozunda gözle görülür bir artış yaşanmaya başlamıştı. Özellikle televizyon dizilerinde kadınlar ve erkekler, basmakalıp rollerde, genelde baştan çıkarıcı ve cinsel obje olarak sunuluyorlardı. O günlerde yayımlanan 20 dakikalık bir televizyon dizisi, bir ölçüde gayri meşru ilişkileri ele alıyor, yer yer cinsel imalarda bulunuyor, çok az miktarda da teşhir içeriyordu. Bu dizi, günümüz Türk dizilerine kıyasla hayli edepli bile sayılabilirdi. Ancak, dönemin Amerika’sı geleneksel-kurucu değerleri hala önemseyen muhafazakar bir toplumdu. Yenilgiyle sonuçlansa da bu toplum, Elvis Presley’in Rock N Roll istilasıyla mücadele etmek için kiliseleri harekete geçirmiş, “68”in öğrenci hareketine gençliği kaptırmamak için çok çabalamıştı…
Televizyon, bu tutucu toplumun temeli olan güçlü aile birliğinin yegane eğlence aracıydı. Toplumsal davranışlar, cinsler arası ilişkiler televizyondan öğreniliyordu.
O halde çocukları, gençleri ve dolayısıyla aileyi bu yıkıcı etkiden kurtarmak gerekiyordu. Özellikle bazı dizi fragmanlarında yer alan müstehcenlik ve şiddet ağırlıklı görüntüler sabırları iyice tüketmişti.
Ardından, halk duruma el attı…
Protesto amaçlı büyük gösteriler düzenlendi. Olması gerektiği gibi en sistemli tepki dini kurumlardan geldi. Kiliseler Konseyi, haftalık vaazlarını bu konuya ayırıp, yozlaşmaya neden olacak bu yapımlara karşı cemaatleri uyararak, çok sert bir tepki gösterdi.
Çeşitli dini gruplar geniş ölçekli kampanyalar düzenlediler… Televizyon kanallarına ve senatörlere gönderilen şikayet mektupları, giderek krize dönüşme ihtimali olan bu durum karşısında TV kanallarını önlem almaya zorladı. Reytingler düşüyor, insanlar çocukları için sakıncalı gördükleri yapımları izlemiyorlardı…