Şaka mı... Mucize mi.. Gerçek mi.. Rüya mı?
Maçın başlarında bir ara, son Dünya Şampiyonu Fransa’nın adından, heybetinden, gücünden sakınır gibi bir halimiz vardı. Çok da şaşırtıcı bir şey değil ama, bu ürkek halimizden...
Maçın başlarında bir ara, son Dünya Şampiyonu Fransa’nın adından, heybetinden, gücünden sakınır gibi bir halimiz vardı. Çok da şaşırtıcı bir şey değil ama, bu ürkek halimizden o anlarda ciddi şekilde rahatsız oldum. Ama zaman geçip, şampiyonun fazla bir şey yapamadığını görünce, bizimkiler kendi yapabileceklerine odaklanmaya başladı.
İyi sokuluyor, güzel açılıyor, etkili pozisyonlar buluyorduk ki; goller de fazla gecikmeden geldi. Düşünün ki; Fransa gibi bir takımı, pozizyona giremeden devreyi tamamlama bahtsızlığına düşürüyorsunuz. Evet, Fransa’nın ayakları etkili olamadığı gibi istekli de değildi. Sanırım “Bu Türklere bir şekilde golümüzü atarız” kanısındaydılar. Sıkmadan oynadılar.
Fakat kabul etmek gerekir ki; bu adamlar fırsatını buldu mu, lakayt oynadıkları maçta bile, yapacaklarını yaparlar. Savunmamız onlara