Aynı vatanı paylaşmak
Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen bu hafta 'Aynı vatanı paylaşmak' başlıklı yazısını köşesine taşıdı.
Irak’ın kuzeyinden gelen şehit haberleri herkesi derin bir yasa boğdu. 2 günde 12 şehit verilmesi vatandaşın, iktidardan açıklama istemesine yol açtı. Muhalefetin Meclis’in toplanmasını istemesi iktidar tarafından cevaplanmaya bile gerekli görülmedi. Manisa’da patlak veren olaylar önümüzdeki dönemin çok çalkantılı, çok çekişmeli, hatta çok çatışmalı geçeceğini gösteriyor. Böyle giderse Türkiye terörden çok, terörü kullanarak karşısındakini ötekileştirmeye çalışanların baskısından büyük zarar görecektir.
Bir ülkede ulusal dayanışmanın doğru işlememesi dış tehlikenin kendisi kadar hatta daha büyük bir tehdit oluşturabilir. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu durum budur. Eğer bu durumu aşamazsak PKK’den de PYD’den de ABD’den de daha büyük bir tehlike karşısındayız demektir. Şehit cenazeleri üzerinden ülkeyi ayrıştırmaya kalkmak en büyük ihanettir. Bunlara karşı son derece dikkatli davranmak zorunludur. Şehit cenazeleri olayların birden alevlenebileceği yerlerdir.
***
Son olaylar sırasında sözleşmeli er Yasin Karaca’nın Tokat’ın Almus ilçesi Ormandibi köyündeki evinin görüntülerini görünce insanın tüyleri diken diken oluyor ve utançtan yüzü kızarıyor. Ev diye nitelenen harabe için söylenecek tek şey buranın insan onuruna yaraşır bir konut olmadığıdır. Benzer görüntüler başka şehit cenazelerinde de görülmektedir. Kendi yurdu ve evi kadar bizimkini de savunmakta olan şehitlerimize yurt diye kısmet olan konutlar yoksulun da ötesinde niteliktedir. Her ne hikmetse şehit olanlara bu güzel yurttan düşen pay, diğerlerine düşenle kıyas edilemeyecek durumdadır. Bu aşamada şu soru gündeme gelmektedir: “Neden vatanımızı savunmakta başrol üstlenenlere onun nimetlerini devşirmekte daha az pay düşmektedir?”
Bu soru yalnız bizde değil birçok ülkede cevap beklemektedir.
Savaş sınıfsal bir olgudur ve onun acılarını, kayıplarını alt sınıflar çekmektedir. ABD’nin Vietnam savaşı sırasında zenci asker oranı yüzde 20 olmasına rağmen kayıp zenci asker oranı yüzde 40’tır. Savaştan sonra zenci askerlerin topluma uyum sağlamakta daha büyük güçlüklerle karşılaştığı görülmektedir.
Sokaklarda gösterileri görüyoruz. Askere giderken gençlerimiz halaylarla şenliklerle gitmekte; öyle görünüyor ki eşit gitmekte ama eşit olmayan koşullarda dönmektedirler.
Bu durumda yapılacak şey vatanın savunmasında da nimetlerinden yararlanmada da eşit koşullarda olunmasıdır. Türkiye’de insanlar vatanın savunması, geliştirilmesi, tehlikelerden korunması konusunda kendilerine düşeni yapmaya hazırdırlar. Bir vatan üzerinde yaşıyoruz. Bize düşen onu hep birlikte korumak, kollamak, savunmaktır. Ama aynı şekilde birlikte savunulan bu vatanın nimetlerini paylaşmakta da birlikte olmaktır. Yani hepimiz aynı vatanda yaşıyoruz aynı vatanı da savunmalıyız. Sözleşmeli er Yasin Karaca’nın yedi kişilik ailesiyle birlikte yaşadığı baba evini görünce her zaman aynı vatanı yaşayıp savunmadığımızı düşünmemek mümkün değil.