Bahar türküsü
Yürüyorsun... Arnavutköy’den Bebek’e doğru... Bahar gelmiş!.. Yüksekkaldırım’dan aşağı bir çocuk iniyor, koltuğunun altında “grammaire”kitabı. Kuledibi’nde, köşeden...
Yürüyorsun... Arnavutköy’den Bebek’e doğru...
Bahar gelmiş!..
Yüksekkaldırım’dan aşağı bir çocuk iniyor, koltuğunun altında “grammaire”kitabı. Kuledibi’nde, köşeden, turşucunun karşısındaki manavdan çağla bademi alıyor. Bademin sütlü çekirdeğini çıkardıktan sonra atıyor ağzına damağında bir bahar tadı, koltuğunun altında grammaire kitabı, iniyor Yüksekkaldırım’dan aşağı gamsız.
Patnos’da çoban Hasso’nun oğlu daha baharı görmedi, henüz karlar da kalkmadı tümden. Yavaş yavaş, orada burada başlarını çıkarıyorlar mor kardelenler. Genco ayağında üstü yırtık, altı yarık lastik ayaklarıyla baharı duymuyor, soğuk tabanından doğru bütün vücuduna yayılıyor.
Kızla oğlan masmavi göğün altında, el ele, göz göze, diz dize oturuyorlar. Via Venetto’dur burası, plaklarda çalan Napoliten... Roma’da kaygısız gençlerin dünyası. On sekizindeki bahar avuçlarındadır delikanlının. Masada iki Bitter Campari.
Behice Hanım Sakarya Kapalı Cezaevi’nde görüyor mu baharı? Can Yücel, Adana’da demir parmaklıklı pencere ardından, çiçeklenmiş ağaçlara bakabiliyor mu? Toptaşı’ndaki Aşık İhsani için de geldi mi bahar?
***
Karşıyaka Kabristanı’nda, mezarlar üstünde çiçekler açmış diyorlar. Bunca baharı özleyen ölüler görmezler ki çiçekleri.
Paris kahveleri yine kaldırımlara taşmış. Saint Michel’de ağaçlar yavaş yavaş yapraklanıyor. Üniversite öğrencileri önlerinde ay çörekleri ve kahveler dünya olaylarını tartışıyorlar.
Pnom Penh’in kenar mahallelerinde bir çocuk aniden patlayan bomba ile parçalanıyor.
Kamboçya’n...