Balkan Rapsodisi
Sevgili,Bir insan tarihe, hele hele kendi ulusunun da içinde yer aldığı bir geçmişe nasıl bakar? Onda olan olmayan zaferler araması acınacak nafile bir çabadır ki, kişiyi gülünç, hatta acınası, bir...
Sevgili,
Bir insan tarihe, hele hele kendi ulusunun da içinde yer aldığı bir geçmişe nasıl bakar?
Onda olan olmayan zaferler araması acınacak nafile bir çabadır ki, kişiyi gülünç, hatta acınası, bir kakavan haline düşürür
Bunları Feryal Orhon Basık’ın “Balkan Rapsodisi”nin Balkan Savaşı’yla ilgili son bölümlerini okurken düşündüm.
Gerçekten Balkan Savaşı’nın, korkunç bozgunu bile Osmanlı tutkunu kakavanların aklını başına getiremiyorsa, hiçbir şey onları ayamaz demektir.
Hoş savaşın korkunçluğu gerçeğini görmek için Osmanlı’nın Balkan bozgununa da gerek yok. Savaş Osmanlı için “zafer”le bitseydi de (ki zafer ne demek ise!) ne değişecekti ki?
Bütün savaşların kan, ateş, gözyaşı ve ölüm olduğunu, Balkan Rapsodisi’nin anlattığı bütün çatışmaları okurken hâlâ anlamayan bir okuyucu varsa eğer, tavsiye ederim kitabı hemen elinden bıraksın!
1891’de Sırbistan’ın Mir köyünde başlayan ve 1. Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olarak kabul edilen 28 Ağustos, 1914’te Saray Bosna’da noktalanan “Balkan Rapsodisi”nde Türk, Rum, Arnavut, Sırp, Hırvat hepsi aynı bütünün parçaları...