Bu baloda herkes maskeli

Bugün, Avrupa Birliği’ne can veren Roma Anlaşmaları’nın 60. yıldönümü. Avrupa sürekli oluşum halinde. Şu anda da birbirine zıt bütünleşme ve dağılma eğilimleri birbirleriyle...

Bugün, Avrupa Birliği’ne can veren Roma Anlaşmaları’nın 60. yıldönümü. 
Avrupa sürekli oluşum halinde. Şu anda da birbirine zıt bütünleşme ve dağılma eğilimleri birbirleriyle çatışmakta. 
İngiltere’nin, pek beklenmeyen ayrılma kararı birliği derinden sarsmış durumda, çeşitli ülkelerde yükselen ırkçı sağ partilerin, AB karşıtlığıyla zenginleştirdikleri popülist siyaset paketleri, birliğin geleceği konusunda ciddi tehditler oluşturmakta. 
Ama hâkim olan genel kanı birliğin varlığını sürdüreceği yönünde. 
Bu varlığın nasıl süreceği konusunda herkesin üzerinde birleştiği bir görüş yok. 
Roma Anlaşmaları’nın 60. yılında Avrupa konusunda herkesin görüş birliği halinde olduğu tek husus, bu kuruluşun içinde görünür bir gelecekte Türkiye’ye yer olmadığıdır. 
İlişkinin her iki tarafında da egemen olan şu andaki karşılıklı nefret ortamında açıkça fark edilen bu gerçeği, aslında çok daha önce, ilişkilerin ballı börek yürüdüğü yanlış izleniminin egemen olduğu dönemde de görmek mümkündü.

***

Nitekim hayal peşinde olmayanlar, 17 Aralık 2004 Brüksel toplantısında, 3 Ekim 2005’te tam üyelik müzakerelerinin başlaması güvencesini alan zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ülkeye dönüşünde zafer şenlikleri ve havai fişeklerle karşılandığı günlerde bile bu gerçeği görmüşlerdi. 
Tabii “Avrupa Avrupa duy sesimizi, bu gelen Türkiye’nin ayak sesleri!” havasında olan o zaman henüz potansiyel yandaş medya konumunda olan basında, “arkadaşlar, bu işin sonunda tam üyelik falan görülmüyor, mutabakat metnini okuyunca bu açıkça görülüyor” diyenler azınlıktaydı. Türk kamuoyundaki bu şaşkın zafer çığlıklarına karşılık mutabakatın AB tarafı da, AKP tarafı da en ufak bir yanılgıya düşmeksizin kendi hesaplarını yaşama geçiriyorlardı. Yoksa ne Avrupa’nın Türkiye’yi birliğe almaya niyeti vardı, ne de dengeleri değiştirme çabası içinde olan AKP’nin Avrupa’ya girme talebi. Her iki tarafın istediği de dostlar alışverişte görsün kabilinden müzakerelerin yapılmasıydı.
Daha o sırada bile Avrupa’nın uca doğru gittikçe daha da ırkçılaşan, sağının Türkiye karşıtlığı, bütün kamuoyunu etkiler ve siyasal yelpazenin hepsini Türkiye karşısında tutum almaya zorlar tavrı tırmanıştaydı ve yine daha o sıralarda bile AKP Türkiye’de laik rejimi dinci kalıba sokarken, yarım yamalak demokrasiyi, önce otoriter, sonra da totaliter bir yapıya kavuşturma emelini belli etmekteydi. 
Kısacası ne Avrupa’nın siyasal entelijansiyası, Türkiye’nin üyelik talebini karşılamaya hazır ve istekliydi, ne de Türkiye’de gittikçe güçlenen iktidar, AB üyeliğinin önkoşulu olan laik, demokratik yapıya ulaşmaya niyetliydi.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İyi insan 19 Mart 2024 | 669 Okunma Laiklik nedir? 06 Mart 2024 | 220 Okunma Yıldönümü 03 Mart 2024 | 121 Okunma Aslında biliyorlar 01 Mart 2024 | 88 Okunma Vatan nöbeti 27 Şubat 2024 | 301 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar