Çanlar kimin için çalıyor?
Mine Sirmen 22 Eylül Perşembe akşamüstü eve döndüğünde merakla sordu: - Ne oldu? Ahmet ve Mehmet Altan’ı tutuklamışlar mı? Merakı bu iki gazeteci-yazarın, yazı ve eylemlerine...
Mine Sirmen 22 Eylül Perşembe akşamüstü eve döndüğünde merakla sordu:
- Ne oldu? Ahmet ve Mehmet Altan’ı tutuklamışlar mı?
Merakı bu iki gazeteci-yazarın, yazı ve eylemlerine duyduğu sempatiden kaynaklanmıyordu.
En yakınları, dostları, arkadaşları, yıllar yılı, mahkemelerde ve hapishanelerde sürünmüş olan o, aslında kocasının, dostlarının, yakınlarının, bizzat kendisinin ve de tüm toplumun özgürlüğü adına soruyordu bu soruyu.
O, 22 Eylül günü Ahmet ve Mehmet Altan’ın özgürlüklerinin tüm toplumun özgürlüğü olduğunun bilincindeydi.
22 Eylül günü Ahmet ve Mehmet Altan, tüm toplum adına nöbetçi tutuklulardı.
Hukuk devletinin ayaklar altına alındığı, yargı bağımsızlığının çiğnendiği ortamda, aslında bütün bir toplum onlarla birlikte gözaltındaydı.
Evet, bütün toplum, “Büyük Gözaltı”nın yazarının oğullarıyla birlikte, büyük gözaltının mağduru konumundaydı. Yalnız derya içindeki mahiler misali, durumlarının farkında değildiler.
Normaldir, tümüyle su içinde olursanız, ıslandığınızı anlamazsınız. Öyle bir cadı avı ortamında yaşıyoruz ki, Ahmet ve Mehmet Altan’ın başlarına gelenleri toplumun önemli bir kısmı yadırgamıyor bile.
Oysa toplum bu aldırmazlığıyla, çok pahalı ve acı ödeyeceği bir yanılgı içindedir.
***
Toplum şimdi, aniden çalan çanları duyunca, apışıp, “Çanlar kimin için çalıyor?” diye soranların şaşkınlığı içinde. Onlara verilecek yanıt basit:
- Çanlar kimin için çalıyor, diye sorma canım kardeşim! Çanlar senin için çalıyor
Ahmet ve Mehmet Altan’ın özgürlüklerinin gaspedilmesini, yalnızca OHAL’e bağlamak da yanlıştır.
Yargı bağımsızlığının ayaklar altına alındığı yürütmeyle uyumlu yargı arayışının, iktidar güdümünde, taraflı yargıyı egemen kıldığı ortamda, zulmü egemen kılmak için, yurttaşa yargı yolunun kapatılması, iktidarın eylemlerinin yargı denetimi dışında tutulması da zorunlu değil. Yargı bağımsız ve tarafsız olmayınca, OHAL olmasa bile, yargı denetimi de vatandaşın özgürlüğünün güvencesi olmaktan çıkıyor.
Türkiye bu gerçeği, geçmişte yaşayarak gördü, şimdi de yine yaşayarak görüyor.