‘Darbe’yi açıkça konuşmak - I
Her şeyden önce namuslu olabilmek için askeri veya sivil her türlü darbeye aynı ölçüde karşı olmalıyız. Çünkü tarih göstermiştir ki askeri darbe de sivil darbe de özünde aynı derecede zararlı ve yıkıcıdır.
Bir süredir, yine “darbe” ile oturup darbe ile kalkıyoruz. Son günlerde yine darbeci avı başladı. Olay bir ölçüde müstebit takımının, kendilerini mazur gösterecekleri ortamı yaratma ve yeni darbelerine gerekçe bulma çabalarından, bir ölçüde de kendi aralarında da yaygınlaşan “bu işin sonu darbeye varır” düşüncesinin bu kesimde yarattığı bilinçaltı korkudan kaynaklanıyor.
Siyasi yaşamımızda “sivil darbeci” bir kesim, darbe fobisini çokça kullanmıştır. Bu kez de olduğu gibi amaçları sivil darbelerle onların ürünleri sivil diktaları koruyup, kollayıp, yutturmaktır.
Bu amaca yönelik olarak ilk başvurulan yöntem, siyasal bünyenin bozukluğunun sonucu olan darbe musibetinin sivil bölümünü tümden gizlerken, salt askeri kesimini öne çıkarmaktır. Meydana geliş koşulları doğru dürüst incelenmeden üstün körü bir şekilde ortaya atılan 27 Mayıs darbesi kullanılarak bu yönteme çokça başvurulmuştur.