Halkın diktayı seçme hakkı yok
Salı günü, 16 Nisan oylamasının referandum değil, plebisit olduğunu, oylanacak olan metnin “evet”lerin çoğunlukta çıkmasıyla resmileşmesi halinde bile, kuvvetler ayrılığı ilkesiyle birlikte...
Salı günü, 16 Nisan oylamasının referandum değil, plebisit olduğunu, oylanacak olan metnin “evet”lerin çoğunlukta çıkmasıyla resmileşmesi halinde bile, kuvvetler ayrılığı ilkesiyle birlikte temel hak ve özgürlüklerin çiğnenmesine yolu açık tuttuğu, hatta davetiye çıkardığı için anayasa sıfatını kazanamayacağını, söylemiş ve eklemiştim:
“... Bu durumda pazar günü oylanacak olan anayasa değil, rejimdir. Tescil edilmesi istenen bu rejim de adı açıkça konmamış dikta olacaktır.
O zaman da şu soruyla karşılaşıyoruz:
- Halkın diktayı seçme hakkı var mı?”
“Demokrasilerde halkların, diktayı seçme hakkı var mıdır” sorusu ilk bakışta anlamsız gibi görünebilir.
Öyle ya, demokrasinin temeli her türlü seçme özgürlüğüne dayandığına göre, insanların kendilerini kimlerin yöneteceklerini olduğu gibi nasıl yönetileceklerini de seçme hakkına sahip olmalarının da son derecede doğal olması gerekmez mi?
Evet, ilk bakışta her şey son derecede basit, soru da gayet anlamsız gibi görünüyor.
Ama işler hiç de sanıldığı kadar kolay değil.
Halkın kendisini yönetecek olanları seçme hakkına sahip olduğu rejimlere cumhuriyet diyoruz. Cumhuriyet olmak için, yöneticilerin seçimle gelmesi yeterli, ama cumhuriyetin aynı zamanda demokrasi olabilmesi için, milli iradeyi temsil eden siyasi iktidarın temel hak ve özgürlüklere saygılı olması da zorunlu.
***
Özüne kimsenin dokunamayacağı temel hak ve özgürlükler demokrasilerin onsuz olmazlarıdır ki onların sınırlarını aşmak hiç kimsenin, hatta milli iradenin bile haddi değildir.
Diktayı oyla onaylamak ne demektir?
Diktaya oy vermek kimilerinin sandığı gibi, “Ey tiran gel beni sustur! Ey diktatörgel bana baskı yap, tutsak et beni!” çağrısı değildir.
İnsanın savaşa ölmek için değil, öldürmek için tutuşması gibi, diktaya yapılan çağrı “Gel beni sustur!” değil, “Gel benim gibi düşünmeyeni sustur, benim gibi olmayanı bastır!” çağrısıdır.
Ama öldürmek amacıyla gidenlerin de öldüğü savaşta olduğu gibi, “benim gibi düşünmeyeni sustur” amacıyla desteklenen diktalarda da, “karşımdakini sustur” diyenler de dahil sonunda herkes susturulur, her kafasını kaldıran bastırılır, o da ayrı bir mesele.
Görülüyor ki halkların, sonunda “Buyruğuna boyun eğmeyeni bastır!” diyenle, “Özgürlüklerime dokunma!” diye haykıranın aynı zalim potada birlikte eridikleri diktayı seçme hakları yoktur.