İki onurlu büyükelçi daha
Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen bu pazar 'İki onurlu büyükelçi daha' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Okulda Pembe İncili Kaftan öyküsünü okumamış öğrenci çok azdır. Bu hamasi öyküye öğrenciler genellikle bayılırlar. Bizler 12 Eylül’ün karanlık günlerinde, Mahmut Dikerdem’in onurlu yiğit direnişine tanık olduk. Bunun bir kısmını önceki iki mektupta anlattım. Mahmut Dikerdem’i anınca Hasan Esat Işık ile Ahmet Rüstem’i anmamak da olmaz.
Hasan Esat Işık, 1950-80’li yılların diplomat ve politikacısı. Titiz ve sert olarak tanınmış Hasan Bey büyükelçilik yıllarında, temsil ettiği makam gereği mevkisine ve kişiliğine saygıda kusur edilmemesine büyük önem verirdi. Milli savunma bakanıyken askerlerin kendisine özel bir saygı gösterdiği bilinir. Paris’te büyükelçiyken 12 Eylül döneminde, Ankara’dan gelen bir talimat ile sıkıyönetim aracılığıyla adları verilen kişilerin pasaportlarının uzatılmaması gerektiği bizzat sıkıyönetim komutanlığı tarafından Paris Büyükelçiliği’ne bildirilince Hasan Esat Işık’ın tepkisi çok ilginç olmuştur. Bu hukuk dışı talebi reddeden büyükelçi, gerekçesini de çok açık yazar: “Fransa’da sıkıyönetim yok.”