Ismarlanmış nefret
Pazar ve pazartesi günü maçları izledim. Halkın, İstanbul ve Ankara’da statlardaki görevlilere gösterdikleri ilgi, sevgi, son terör olayında, şehit düşen ve gazi olanlar için duyulan derin ve içten...
Pazar ve pazartesi günü maçları izledim. Halkın, İstanbul ve Ankara’da statlardaki görevlilere gösterdikleri ilgi, sevgi, son terör olayında, şehit düşen ve gazi olanlar için duyulan derin ve içten acının ifadesiydi. Aile ve dost sohbetlerinde de durum aynıydı.
Bana sanki, duyulan acı her defasından daha da büyüktü gibi geliyor deyince karım itiraz etti:
- Sana her sefer öyle geliyor.
Belki de haklıdır. Ama o bir yandan bana bunları söylerken, ölenler için gerçekten gözyaşı döküyordu.
Her yerde görülen o ki toplum şehitlerine ve gazilerine derinden yandı, onların arkadaşları olan görevli polisleri içtenlikle kucakladı.
Doğru olanı da buydu.
Kör ve hain terör, din, dil, etnik köken, uğraş, dünya görüşü, siyasi parti ayrımı yapmaksızın herkesi birlikte vuruyor.
Terör toplumsal bir musibet, toplumsal bir felakettir.
Atalarımız, bir musibet bin nasihatten evladır, demişler. Ulus devlet kavramının 19. yüzyıldaki öncülerinden Ernest Renan da, ulus harcının oluşmasında kimi zaman büyük toplumsal acıların, zaferlerden bile daha birleştirici, bütünleştirici etkileri olduğunu ileri sürer.
***
Yani kimi zaman toplumsal felaketler, yengilerden de daha büyük zaferlere dönüşebilmektedirler.
Bunun örneklerine tarihte çok rastlamak mümkündür. Biz de son olarak 1999 depremi sonrasında halkın kenetlenmesi ve insanların birbirlerinin yardımlarına koşmaları olayında bu olgunun örneğini yaşadık.
Ama her toplumda her zaman olaylar böyle gelişmiyor, hatta tam tersi bile olabiliyor. Yani kimi yerde felaket zafere dönüşürken, kimi yerde de zaferler bile hiçbir anlam taşımıyor.
Burada belirleyici öğe toplumun birleşme bütünleşme iradesi oluyor.
Şimdi böyle bir yol ayrımındayız.
Terörün doğurduğu acılar, toplumda büyük bir kaynaşma havası oluşturdu, tabii bunun yanı sıra da çok büyük bir öfke...