Kusur anayasada değil ki!...
Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen bu hafta 'Kusur anayasada değil ki!...' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Demokrasi kavramının oluşmasında anayasa öğesini o kadar abartıyoruz ki olur olmaz zamanda ona başvuruyoruz. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bir kararı üzerine patlak veren kriz de geldi anayasaya dayandı. Oysa bu durumda anayasanın bir dahli yoktu. Anayasa bu durumda ne yapılması gerektiğini açık seçik yazıyordu. AYM’nin kararına yetkili mahkeme uyacak, Can Atalay hakkında derhal tahliye kararı verecekti.
Öyle olmayınca olay bir anayasa krizine dönüştü. Oysa ortada anayasadan doğan bir sıkıntı yoktu. Şu anda Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamadan anlaşılacağı üzere kendisi gene kendi getirdiği cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50+1 uygulamasını bu vesileyle kaldırmak peşinde. Tayyip Bey bu uygulamanın güçlük yarattığını ileri sürüyor. Seçimlerden sonra bu iktidarın uzun süre gitmesinin güç olduğunu vurgulamıştık. Bu gözlem doğru çıkıyor. Ama güçlükler anayasadan kaynaklanmıyor ki!... Bu durumda sayın cumhurbaşkanının anayasa itirazının bir anlamı kalmıyor. Tayyip Bey’in önündeki güçlük anayasadan değil de anayasayı tanımamaktan, uygulamamaktan kaynaklanıyor. Ama bu durum önümüzdeki dönemde yoğun bir anayasa tartışmasının yaşanmayacağı anlamına gelmiyor.
AYM’nin Can Atalay kararı üzerine başlayan tartışmaların bir gerginlik yaratmaktan öte sonuç vereceğini düşünmek mümkün değil. Tayyip Bey’in kendi getirdiği yüzde 50+1 şartının değil de AKP’nin anayasa saygısından zerrece nasibini almamış anayasasızlaştırma girişimlerinin ürünü olan gerginlik ortamında Türkiye’nin burun buruna bulunduğu güçlükleri çözme zorunluluğunun tabii sonucu olan bu güçlüğün giderilmesi için AYM kararının uygulanması gerekmektedir. Yoksa anayasa değişikliğinin bir anlamı olmayacaktır.