Oktay Akbal
Sevgili, Bir haftalık seyahatten dönüşte aldım Oktay Akbal’ın haberini. Ayla Hanım’a telefon ettim. Hastanedeydiler. Doktorlardan birinin şu sözleri ise endişe vericiydi: -Şimdiye dek “ölmek istiyorum”...
Sevgili,
Bir haftalık seyahatten dönüşte aldım Oktay Akbal’ın haberini. Ayla Hanım’a telefon ettim. Hastanedeydiler. Doktorlardan birinin şu sözleri ise endişe vericiydi:
-Şimdiye dek “ölmek istiyorum” dediğinde dilindeydi, bu defa vücudu da söylüyor.
Onunla tek taraflı tanışıklığımız başladığında ben ortaokul öğrencisiydim. O ise ünlü bir öykücü.
Ortaokulu bitirdiğimde “Garipler Sokağı”nı okumuş ve “artık romancılığa geçiyor” diye ahkâm kesmiştim. Gerçek-ten de kısa süre sonra “Suçumuz İnsan Olmak”ı yazdı.
Yakın dostluğumuz 41 yıl önce bu günlerde Cumhuriyet’e girmemle başladı, ömür boyu sürdü.
Oktay Akbal’ı tek sözcükle özetle dersen, yanıtım “sevecenlik” olur.
Gerçekten de onun belirleyici niteliği, içindeki çocuğu hep canlı tutmuş sevecen bir insan olmasıdır.
Ünlülere, afur tafurlarından dolayı hep sakınımla yaklaşan eşsiz dostum Erim Gözen, Oktay Akbal ile bir kez bir masada birlikte olduktan sonra şunu söylemişti:
-Bu kadar alçakgönüllü ve sevecen adam az gördüm. Ne hoş insan!