Orduyu dayak arsızı etmek
Cahil adamların yetiştirdikleri, daha doğrusu bozup perişan ederek, toplumun başına musallat ettikleri bir çocuk tipi vardır. Sürekli azarlanır, horlanır, aşağılanır, ikide bir ensesine tokat patlatılır veya...
Cahil adamların yetiştirdikleri, daha doğrusu bozup perişan ederek, toplumun başına musallat ettikleri bir çocuk tipi vardır. Sürekli azarlanır, horlanır, aşağılanır, ikide bir ensesine tokat patlatılır veya iteklenir. O artık itilip kakılmaya alışmış, her an şamarın nereden geleceğinden şaşırmış, sinmiş, pusmuş, ikide bir burnunu çekip duran, pısırık, kimliksiz, kişiliksiz, vakar ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, içten pazarlıklı, sinsi, kendini savunamayan, koruyacak hiçbir değeri kalmamış tehlikeli bir zavallıdır.
Önemli olan, çocuğu bu hale sokmamaktadır.
Birine böyle davranıldığında, sağduyulular, bilgeler, uyarırlar:
-Yapma evladım! Çocuğu dayak arsızı edeceksin!
Uyarı yerindedir, çocuk dayak arsızı oldu mu, ondan hiçbir hayır umma, her türlü melaneti bekle!
Son zamanlarda ordu, dört bir yandan gelen horlamaların, aşağılamaların, saldırıların, darbelerin hedefi haline sokuldu. Kışlaların önünde belediyelerin iş makineleri, servis araçları kapıları kapamışlar, giriş çıkışı engelleyerek orduyu kışlasına hapsetmiş durumdalar. Bu da yetmiyor, önüne gelen orduya çatıyor, onu her türlü melanetin kaynağı olarak gösteriyor.
Bu durumda, ordu pusmuş, sinmiş, felç olmuş, kışlasından dışarı adım atamıyor, bununla da yetinmiyorlar. Kışlaları, yani binaları cezalandırmaya hazırlanıyorlar.
Kışlalar cezalandırılmaya hazırlanılırken 31 Mart 1909’da gerici alaylı askerin ayaklanmasının simgesi olan Taksim Kışlası’nın, inadına yeniden ihya edileceğinin müjdesi veriliyor.
***
Türkiye’nin dört bir yanında ordu kışlasına kapanmış, sinmiş durumdadır. Güneydoğu’da kışlaya hapsolmuş birliklerin kimi zaman yemeklerinin ulaştırılmasının bile sorun haline geldiği belirtiliyor.
Terörün kol gezdiği bir ortamda, her türlü tehdidin başımızda olduğu bir dönemde, dünyanın en netameli bölgesinin ortasında bulunan ve komşudaki iç savaşın kıvılcımlarının çoktan, kendi topraklarına sıçradığı bir sırada Türkiye’nin, dayak arsızı haline getirilmek istenen ordusu sinmiş, felç olmuş haldedir.
PKK terörü bu ortamda ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaşmakta, her tarafa mayınlar döşenmektedir.
Bunların karşısına dikilecek hiçbir güç kalmamıştır.
Bu topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bu duruma bir an önce son verilmesi için yalvarıyoruz:
-Yapmayın beyler! Etmeyin efendiler! Orduyu dayak arsızı etmeyin! Unutmayalım ki, o ordu bize lazım, dayak arsızı edilmiş, sinmiş, pusmuş bir ordu, başta kendi olmak üzere hiçbir şeyi savunamaz.
Oysa ülkelerin savunması için güçlü, moralli kişilikli bir ordu şarttır.
***
Orduyu her türlü kurumun önüne geçirerek, her türlü hiyerarşinin tepesine tırmandırarak ne demokrasiyi güvenceye alabilirsiniz ne de ülkeyi. (Bu duruma örnek olarak 12 Eylül dönemine bakabilirsiniz)