Sen yanmasan, ben yanmasam...

Sevgili, Demokratik ülkelerde gazeteci halk adına basın özgürlüğünü kullanır. Bu kullanım ona verilmiş bir vekâlettir. Azgelişmiş ülkelerde ise gazeteci, ilave olarak halk adına hapse girer, hatta canından...

Sevgili,
Demokratik ülkelerde gazeteci halk adına basın özgürlüğünü kullanır. Bu kullanım ona verilmiş bir vekâlettir. Azgelişmiş ülkelerde ise gazeteci, ilave olarak halk adına hapse girer, hatta canından olur.
Zulmün simgesi olma yolunda her yeri kısa sürede yaya bırakan Silivri Kampusu’nun kapısına şu ibare asılsa sezadır.
“Bütün bu sıfatı hak eden gazeteciler bir gün buraya geleceklerdir.”
Tabii bu demek değildir ki, bütün gerçek gazeteciler mutlaka hapse düşer. Düşmeyebilirler de, ama düşmeyenler bil ki tesadüfen düşmemişlerdir.
Yoksa gazeteci için olduğu kadar, aydın için sanatçı için de şerefli bir bayrak koşusudur hapislik.
İşte Can Dündar ve Erdem Gül, bu onurlu koşunun kendilerine düşen bölümünü önceki gün şerefle tamamladılar.
Koşu, koşan için ne kadar onurluysa, adına koşulan için de o kadar üzücüdür.
Toplum Can Dündar ve Erdem Gül örneğinde üzüntüsünü destek mesajlarıyla Silivri’deki nöbetleriyle dile getirdi.

***

Can Dündar ile Erdem Gül’ün tahliyesi, toplumsal bir utanca son vermiştir. Ama bunu tümüyle ortadan kaldırmış da değildir. Çünkü Türkiye iki seçkin gazetecisini, salt gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla üç ay süreyle tutukluluk yoluyla hapis tutmuş bir ülkedir. Tahliyeler bu olguyu yaşanmamış kılmaz.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, arkadaşlarımızın salt gazetecilik yaptıkları için içeri tıkıldıklarını tescil etti.
Can Dündar ve Erdem Gül’ün casusluktan içeri tıkılmış olmaları havsalanın alacağı olay değildi.
Olanlar yürürlükte olan yasalara da tersti. Olmasa ne gerekirdi ki?..
Evet, eğer bir ülkenin yasaları, insanların gazetecilik yaptıkları için casusluktan içeri tıkılmalarına cevaz veriyorsa, ortada bir yanlışlık var, bu yanlışlık da gazetecide değil, yasalarda demektir ve o yasaların değişmesi gerekir.
Ama bizler henüz orada değiliz. Bizde esas olan özgürlük değil, esaret. Yasalar esarete karşı vatandaşı korusa bile yasaya uymak zorunda değildir, çok yetkili ve pek etkililer. Yoksa, Can Dündar ve Erdem Gül yayındayken Türksat’ın İMC’nin yayını kapatmasını neyle izah edeceksiniz? Buna yasal dayanak aramak gereği bile duyulmamıştır. Söz konusu baskı ve esaret olunca, yasal dayanak zorunluluğu bile yoktur. Çünkü belirttiğim gibi bizde aslolan, özgürlük değil, esarettir.

***

Aslolan esaret olunca, özgürlük de cesaret gerektiriyor. Burada aydın ve gazeteci cesaretinin tanımını yapmak gerek.
Herhalde, cesur gazeteci derken, hapsi umursamayan, hapse girmekten korkmayan gazeteciyi kast etmiyoruz.
Hapisten korkmamak, akla da insan tabiatına da aykırı. Kimse hapse girmeyi istemez ve özlemez, herkes bundan çekinir, önemli olan zalimin zulmünden korkmamak değil, ama o korkuyu yenerek, zulmün tehdidine karşı görevini yerine getirmektir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İyi insan 19 Mart 2024 | 669 Okunma Laiklik nedir? 06 Mart 2024 | 220 Okunma Yıldönümü 03 Mart 2024 | 121 Okunma Aslında biliyorlar 01 Mart 2024 | 88 Okunma Vatan nöbeti 27 Şubat 2024 | 301 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar