Sonra çaktırırım ha öğretmenim!..
Söylenenleri tartmadan kabul etmez çok tartışırdı, düşündüğünü çekinmeden de söylediği için, her söylenene kolayca boyun eğen toplumda adı “deli”ye çıkmış...
Söylenenleri tartmadan kabul etmez çok tartışırdı, düşündüğünü çekinmeden de söylediği için, her söylenene kolayca boyun eğen toplumda adı “deli”ye çıkmış olan dostumun unutmadığım olaylarından biri de şuydu: Üç kişi orada bulunmayan biri hakkında konuşuyorduk. Bu zatın üstün vasıflarına bizimkini inandırmak isteyen muhatabı bir ara şöyle deyiverdi:
- İngilizcesi de çok iyidir, öyle kolay kolay herkeste bulunmaz.
- Senin İngilizcen nasıldır? diye soruverdi hemen bizimki.
- Eh işte herkes kadardır, yanıtını alınca da yanıtı yapıştırdı:
- Peki bu İngilizcenle onunkini nasıl ölçüp de böyle bir sonuca varabiliyorsun?
Milli Eğitim sistemini deneme tahtasına, öğrencileri kobaya çeviren “Milli Eğitim”in aklı evellerinin son olarak yürürlüğe koydukları “Öğretmen Performans Değerlendirme Yönetmelik Taslağı” ile ilgili haberi okuyunca aklıma bu olay geldi.
Öğrenci velilerinin ve bizzat öğrencilerin de öğretmenlere değerlendirme notu vermesini öngören ve bu yönüyle epeyce yadırganıp, çokça karşı çıkılan yeni uygulamada ortaokul öğrencilerinin öğretmenleri ile igili olarak şu konuda görüş bildirmeleri isteniyor:
“Öğretmenim dersin konularını çok iyi bilir.”
***
El insaf!
Bir ortaokul öğrencisi, kendisine ders verecek birikime sahip öğretmenin bilgisini değerlendirebilecek bilgi düzeyine nereden sahip olacak?
Yanlış anlaşılmasın! Öğretmenöğrenci ilişkisini emir komuta zinciri içinde, ast-üst bağlantısı gibi ele almayı savunmuyorum.
Çağdaş eğitimde öğrenci öğretmenin her söylediğine, baş üstüne diye...