‘Stratejik ortak’
Geçen hafta yüksek düzey Amerikan heyetiyle Ankara’da yapılan görüşmeler olumlu sonuç vermedi. Washington’da sürecek olan müzakerelerde de anlaşmazlık noktalarının giderilmesi zor. Türk Amerikan...
Geçen hafta yüksek düzey Amerikan heyetiyle Ankara’da yapılan görüşmeler olumlu sonuç vermedi. Washington’da sürecek olan müzakerelerde de anlaşmazlık noktalarının giderilmesi zor. Türk Amerikan ilişkileri öyle görünüyor ki, bir süre daha soğuktan da öte gergin bir zeminde ilerleyecektir. Oysa daha yakın zamanlara kadar geleneksel “stratejik ortaklık”tan söz edilmekteydi. Acaba gerçekte ABD ile Türkiye’nin stratejik ortaklık dönemi oldu mu hiç?
Konuya, dolduruşa gelmeden nesnel yaklaşınca, bu soruya evet demek zorlaşıyor.
ABD’nin iki stratejik ortağı vardır. Biri Atlantik ötesinde olmasına karşın, burnunun dibindeki “Manş ötesi”nden ABD’ye daha yakın olan, Churchill’in deyimiyle, “Ne zaman Manş ve Atlantik ötesi arasında bir tercih yapmak gerekse hep Atlantik ötesini seçen İngiltere, ikincisi ise kurulduğu günden beri, Ortadoğu’daki en büyük Amerikan jandarması olan, bölgede Amerika’sız varlığını sürdürmesi bile imkânsız İsrail’dir.”
Her iki ülkenin de Washington ile sarsılmaz yaşamsal çıkar bağları mevcuttur ve her iki ülke de, bütün temel konularda ABD ile aynı görüşleri paylaşmakta, aynı politik çizgiyi izlemektedirler.
***
Türkiye ile ABD arasında 1946-1960 arasındaki, Türkiye’nin ABD’ye tam teslimiyet politikası izlediği ve hiçbir konuda direktifinden çıkmadığı için “aymazlık devri” olarak adlandırabileceğimiz dönem dışında hiçbir zaman stratejik ortaklık durumu söz konusu olmamıştır. Truman Doktrini’nin ilanı ile birlikte Türkiye ile ABD’nin Sovyetler karşısında oluşturduğu ortaklık, dünyada ve bölgede Türkiye ile ABD’nin her konuda çıkar birliklerine değil, daha çok Türkiye’nin özellikle Menderes dönemindeki uysallığına dayanmaktaydı.
1960’tan so...