Tarih yazmayı sürdürüyoruz hep
Pazar günkü gazetelerde küçük bir haber vardı: “4x100 metre bayrakta tarih yazdık.” Londra Dünya Atletizm Şampiyonası’nda 4x100 bayrak yarışında finale kalmıştık. Garip bir...
Pazar günkü gazetelerde küçük bir haber vardı: “4x100 metre bayrakta tarih yazdık.”
Londra Dünya Atletizm Şampiyonası’nda 4x100 bayrak yarışında finale kalmıştık.
Garip bir milletizdir biz. Spor alanlarında, “Galip sayılır bu yolda mağlup” tesellisine muhtaç olmaktan kurtulduğumuz zamanlarda hep “tarih yazarız”.
Yine de haberi önemsedim.
- Bak bu gerçek bir başarı dedim.
Gerçi daha iki gün önce Azerbaycanlı Ramil Guliyev 200 metrede ipi göğüsleyip dünya şampiyonu olarak kürsüye çıkıyor, ulusal marşımızı çaldırıyordu. Onun yanı sıra da Kübalı Yasmani Copello 400 metre engellide Türkiye adına dünya ikincisi oluyordu.
Haberi ilk okuduğumda, finale kaldığımız 4x100 yarışının, bu kez “devşirme”“atletlerimiz!”in bireysel başarıları değil, takımımızın kolektif performansı söz konusu olduğu için gerçekten iftihar edilecek bir başarı olduğunu düşündüm.
Sonra takımı baştan sona okuyunca durum anlaşıldı. Finale kalan takım şu isimlerden oluşuyordu: Ramil Guliyev, Yiğitcan Hekimoğlu, J. Ali Harvey, E.Zafer Barnes.
Adları okuyunca, takımın en az dörtte üçünün yine devşirme olduğu görülüyordu.
4x400’de piste çıkan gerçek yerli malı milli takım ise koştuğu yarışta sonuncu olarak elenmişti.