Tarık Akan da vardı
“Uyuyamayacaksın Memleketinin hali Seni seslerle uyandıracak Oturup yazacaksın Çünkü sen artık o eski sen değilsin Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin Durmadan sesler alacak Sesler vereceksin Uyuyamayacaksın Düzelmeden...
“Uyuyamayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o eski sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku girmez ki
Uyuyamayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyana kadar
Vakur, metin, sade
Çalacaksın”
***
Melih Cevdet Anday 1952 yılında “Telgrafhane”yi yazdığında, daha üç yaşında olan Tarık Akan’ı tanımıyordu.
Ama Tarık Akan’ı tanıyor veya yaşamöyküsünü biliyorsanız, “Telgrafhane”yi okuyunca bu şiirin tam da onun ya da onun gibi olanlar için yazıldığını düşünebilirsiniz.
Gerçekten öyledir, Melih Cevdet Anday’ın anlattığı Tarık Akan’dır, M. C. Anday’ın kendisidir, Nâzım’dır ve onlar gibi düzelmeden memleketin ve dünyanın hali gözüne uyku girmeyenler ve ta gün ışıyana kadar, bir sis çanı gibi gecenin içinde vakur, metin, sade çalanlardır.
Sanatçının hası olan Tarık Akan onlardan biriydi.
Memleketin hali de dünyanın hali de düzelmeden gözüne uyku girmezdi.
Memleketin hali, dünyanın hali, mazlumun derdi, aydının özgürlüğü, hepsi ama hepsi onun üstüne vazifeydi.
Aldırmasaydı aldırmazdı, tuzu kuru bir yaşam sürebilirdi.
Ama o bütün bunları üstüne vazife edinmeyi seçti.
Bu yolu tutanlara, onu mihnetli bir yolculukla ödetirler.
O da ödedi, yılmadan, yakınmadan, yüksünmeden ödedi.
Öyle yaptı, çünkü başka türlüsünü yapamazdı.
***
Tarihin, Tarık Akan’ın yaşam süreciyle kesişen zaman diliminde, beraberce, nice karanlık günler yaşadık; cinayeti, işkenceyi, ihaneti, dönekliği gördük.
Yıprandık, toplumca yıprandık.
Karanlık günlerde kimi yaşananlardan hep birlikte utandık.
Şimdi o karanlık günleri düşündüğümde, aynı anda Tarık Akan’ın aydınlık yüzü geliyor aklıma ve “Evet, diyorum, evet cinayet vardı, işkence vardı, zulüm vardı,