Tersi daha beter olurdu
Cumhuriyet’in çarşamba günkü manşeti şöyleydi: -CHP yine içeriye döndü. Kılıçdaroğlu ile İnce gerginliğinde, ağır toplar Altan Öymen ve Murat Karayalçın’ın araya...
Cumhuriyet’in çarşamba günkü manşeti şöyleydi:
-CHP yine içeriye döndü.
Kılıçdaroğlu ile İnce gerginliğinde, ağır toplar Altan Öymen ve Murat Karayalçın’ın araya girmesiyle durulan gerginlik, kısa sürede yeniden tırmanmıştı.
Şimdi ülkede, çoğunluğun CHP’ye bakarken “bitmez tükenmez iç çatışmalarına döndüler, bunlar birbirlerini yemekten bir türlü vazgeçemiyorlar, vazgeçemeyecekler de” dediğinden hiç şüpheniz olmasın.
Oysa son olayda CHP’de bir iç hesaplaşma olması kaçınılmazdı. Nitekim 29 Haziran günü bu köşede “ne olursa olsun, CHP’de bir genel başkanlık yarışı kaçınılmaz görünüyor, bunun aksi eşyanın tabiatına aykırıdır” deniyordu.
Daha da ileri giderek, bu kez CHP’de kaçınılmaz iç hesaplaşmanın olmamasının olmasından daha kötü bir gelişme olarak algılanabileceği de söylenebilir.
Gerçekten de son seçim sonuçları karşısında tepkisiz kalması, CHP’nin artık tepki vermeyen pörsümüş, hatta cansız bir organizmaya dönüşmüş olduğu anlamını taşırdı ki o takdirde durum bugünkünden beter olurdu.
***
Bu defa tepkinin kaçınılmaz olmasının neden kaynaklandığına gelince:
Her şeyden önce bu kez beklenti çok büyüktü, Muharrem İnce’nin kampanyası sırasında gördüğü büyük ilgi, kimi ne yazık ki aralarından birinin de ben olduğum aşırı iyimserlerde (yoksa saf mı demeliyiz) yeni bir dip dalgasının gelmekte olduğu sanısını bile oluşturmuştu.
Oysa “dip dalgası” falan olmadığı seçim gecesi belli olmuştu. Muharrem İnce’nin aldığı yankıda birçok etkenin yanı sıra, mücadelenin kendisi ile CHP arasında olduğu konusunda bir görün...