Yavru Vatan Anavatan - I
Kıbrıs’a ilk kez, 1976 Haziranı’nda, Rum kesiminde toplanan, “Küçük Ülkelerin Varlıklarını Koruma, Kıbrıs Örneği” konulu bir konferansa konuşmacı olarak katılmak...
Kıbrıs’a ilk kez, 1976 Haziranı’nda, Rum kesiminde toplanan, “Küçük Ülkelerin Varlıklarını Koruma, Kıbrıs Örneği” konulu bir konferansa konuşmacı olarak katılmak üzere gittim. Adaya, Rum bölgesinden girdim, Yeşil Hat’tı geçerek Türk kesimine gittim ve oradan da ayrıldım.
Lefkoşa’da ilk gözüme çarpan şey, sınırın bir yanında mavi bayrakların (Yunan) öbür tarafından kırmızı bayrakların (Türk) dalgalanmasıydı. Adanın iki kesiminde geçirdiğim iki hafta boyunca bu izlenimim daha da pekişti. Bütün Kıbrıs’ta bir tane Kıbrıs bayrağı vardı, o da ayıp olmasın diye uluslararası konferansın yapıldığı binanın önüne çekilmişti.
Kendisiyle görüştüğüm Makarios’un, mütevazı sarayının önündeki bayrağı da, bir Kıbrıslı Rum sosyalist genç zorla astırdıklarını söylemişti.
İşin ilginci, mavi bayrakların bayramları, kırmızı bayraklılara karşı zafer kazandıkları günlerin yıldönümüydü; kırmızı bayraklıların bayramları da mavi bayraklıları yendikleri tarihlerdi.
İkisi de birbirlerine karşı zafer kazandıkları gün bayram yapan “maviler vekırmızılılar” bu duyguyla yaşar, ikisi de bayraklarını hâlâ bırakamadıkları“anavatanlarının yavru vatanları” olurken, bir yandan da Kıbrıs sorununa bir arada yaşamayı öngören, barışçı bir çözüm aranmasının nafile uğraşısı içindeydiler.
***
Başarı kazanmalarına imkân yoktu tabii ki.
Kıbrıs’ta iki toplumun başlangıçta yan yana bile başlasa zaman içinde bir arada yaşamaya evrilecek bir iradeye sahip olmadıkları sürece, kimse o küçük adada bir çözüm bulma mucizesini yaratamazdı.
Doğrusu ya, Paris yıllarımda tanışıp dost olduğum, solcu Kıbrıslı Rum gençlerin tutumları da bana daha o zaman pek umut vermemişti.