Batılılar için Türkleri anlama rehberi
Aslında sadece Türkleri değil, “Bu topraklarda yaşayan herkesi anlama rehberi” olmalıydı. Çünkü o kadar çok birbirimize benzeriz ki. Herşeyden önce alınganızdır. Havadan nem kaparız. Sizin kişisel...
Aslında sadece Türkleri değil, “Bu topraklarda yaşayan herkesi anlama rehberi” olmalıydı. Çünkü o kadar çok birbirimize benzeriz ki.
Herşeyden önce alınganızdır. Havadan nem kaparız. Sizin kişisel olmadığını düşündüğünüz bir çok şeyi biz fena halde kendimize yönelik olarak algılarız. Siz başka birşey demek istemişsinizdir. Ama bizin algımız 7 göbek önceden işlemeye başlar. Hemen kimsenin hatırlamadığı kişi ve olaylarla bağlantı kurar, bugüne ait bir sonuç çıkartmaya uğraşırız. Genellikle de olumsuz referanslarla yola çıktığımız için maalesef olumsuz sonuçlara varırız.
Dostluklar konusunda ölümüne bağlıyızdır. O yüzden herkesi kendimiz gibi zannederiz. Sizin “Ulusal çıkarların değişmesi” dediğiniz şeye biz “İhanet” deriz. Zor topraklarda, zor iklimlerde yaşadığımız için bu bağlar bizim açımızdan çok önemlidir. Dostluk, arkadaşlık, akrabalık, komşuluk, dil, din. Hepsi çok ama çok önemlidir. Mikro ölçekte, aynı mahallede oturmak, hatta aynı takımı tutmak bile bizim bağ kurmamız için yeterlidir. En zayıf düzeyde illiyet kurduğumuz kişilerden, en üst düzeydekiler gibi bağlılık bekleriz. İlliyet için seviye önemli değildir bizlere. O yüzden terör saldırısında şehit olan bir kişi takımının bayrağı ile gömülebilir. Yadırgamayız.
İhanet algımız farklıdır. Tuttuğu takımı değiştirmek de bir tür ihanettir bizim için. Eskiden gittiği kahvehaneye gitmemek de. Mahalleye uğramamak da, eski dostları aramamak da. Tabii ki büyük-küçük ihanetleri ayırt edebiliriz. Ama bizim için en ufaktan başlar. Dilimizde az ihanet-çok ihanet diye kavramları belirleyen kelimeler yoktur.
Kendi içimizde kavga ederiz. Hem de nasıl. Bir anda köpürür, birbirimize gireriz. Kavgada taş saymayız. Mahalle kültürümüz böyledir. Amatör mahalli liglerimizde bile kavgalar çıkar. Taraftarlar kamyon kasalarına doluşup maç izlemeye giderler. Hemen gruplaşır, bölünürüz. Ama daha büyük bir tehdit algıladığımızda ise tam tersi olur. Hemen birleşiriz. Beşiktaş ve Bursaspor taraftarları arasındaki kanlı rekabet, Dolmabahçe’de bomba patlayınca bir anda dostluğa dönüşür. Siyasi olarak bölünsek de darbe girişimi olduğunda sağcısı-solcusu tankın önüne çıkar. Tıpkı bunun gibi.