Biiiç rehberi
Öncelikle iki önemli yerden birinde olmalısınız, ya Bodrum, ya da Çeşme. Oraya nasıl, hangi yolla, hangi otobüsle gittiğiniz önemli değil. Biraz hazırlık ve biraz para ile ilk bakışta bütün sınıf...
Öncelikle iki önemli yerden birinde olmalısınız, ya Bodrum, ya da Çeşme.
Oraya nasıl, hangi yolla, hangi otobüsle gittiğiniz önemli değil. Biraz hazırlık ve biraz para ile ilk bakışta bütün sınıf farklarının ortadan kalktığını zannedeceksiniz (Ama sadece ilk bakışta). Zaten en sıkıntı yaratan da bu durum. Çünkü neredeyse çıplaksınız. Ve diyelim ki paranız da var. Ama bunu nasıl belli edeceksiniz? İşte size tüyolar.
Giriş parayla. Tahta iskele üzerinde oturmak için asgari ücretin dörtte birini vermek zorundasınız. İçeride aşırı kazık fiyatlardan o kadarlık bir şeyler yiyip içmenize izin veriyorlar. Bir lahmacun 50 lira. Bir lahmacunla da kim doyar?
En makbul yer localar. Deniz kıyısında bildiğiniz çardak. Ama bunda tüller uçuşuyor. Bu çardağın içinde oturmak kimilerinde 2 bin lira falan. Bildiğin soygun. Ama herkes geride iken, sen yayılarak, tüllerin uçuşmasını seyrederek oturabiliyorsun. Üstelik herkes de seni görüyor. Az bir şey mi?
Denize ulaşmak için insanların üzerinden atlamak zorunda kalmıyorsun da. Bildiğin birinci sınıf yani. Eğer locan varsa servisin de olmalı. Bolca gelip gitmeli garsonlar. Bahşişi peşin vermek en iyisi. O zaman daha çok ilgi gösteriyorlar. Genellikle meyve, lahmacun ve içki falan. Sakın fiyat sormayın. Çünkü sorunca yüzünüze bakıyorlar, “Burada ne işi var bunun” dermiş gibi. Asgari ücretle günde 14 saat taban tepip garsonluk yapan o delikanlı bile sizi aşağılıyor.
Locada yer kolay bulunmuyor. Tanıdık olmalı. Koca koca iş adamları, muhtemelen kışları seyyar satıcılık yapan görevlilerle bir samimiler ki göreceksiniz. Bildiğiniz kanka. Biraz da gösteri tabii. Tanışık olmak itibar göstergesi ya.