Damda yürüyor, miyav diyor bilin bakalım nedir?
Bunlar beni çıldırtacak. Alman basınındaki kimi yorumlara bakıyorum. Ya bunlar bu işi hiç bilmiyor, ya da ben. Valla öyle iddialı sallıyorlar ki, ben kendi durumumdan şüphe ettim. Efenim neymiş, TAK ile PKK’nın...
Bunlar beni çıldırtacak. Alman basınındaki kimi yorumlara bakıyorum. Ya bunlar bu işi hiç bilmiyor, ya da ben. Valla öyle iddialı sallıyorlar ki, ben kendi durumumdan şüphe ettim.
Efenim neymiş, TAK ile PKK’nın ilişkisinin ne derece yakın olduğu bilinmiyormuş. Hatta TAK, PKK’dan ayrılan bir grupmuş. Ve eğer Türkiye Suriye’de bir PKK devleti kurulmasına izin vermezse iç savaş yaşanacakmış. “Hadi len” diyesim geliyor. Yahu hiç mi şehrin orta yerinde bomba patlatanın suçu yok.
Durum tam da fıkradaki gibi. “Bilin bakalım. Damda yürüyor, kuyruğu var, miyav diyor. Acaba nedir?” diye sorulması gibi. Ortalama bir Türk insanı aynı zamanda bir terör, deprem ve Suriye uzmanıdır. Çünkü bu sorunların içinde yaşar. Kendince önlemini alır.
Bunların gazetecileri eğer kasıtlı değillerse cahiller. Cahil olmadıklarını varsayarsak kasıtlılar elbette. Daha Dolmabahçe’de bomba patladığı anda Türkiye’deki herkes zaten katliamın gerçekleştiriliş biçiminden kimin yaptığını biliyordu. Adını TAK değil XYZ koysan fark etmez. Bunlar aynı familya. Tıpkı diğer baş harfli PKK türevi terör örgütlerinde olduğu gibi.
Pekiyi bizim sokaktaki insanımızın bildiği bu gerçeği, neden görmemezlikten geliyorlar? Dertleri ne? Çünkü bilinç altlarında yapılan işin yanlış olduğu çok da iyi biliyorlar. Kendilerince savunacak gerekçe üretiyorlar. Başka türlü nasıl “sallayacaklar” Türkiye’ye.
Güneşin altında söylenmedik birşey kalmadı
Eski bir sözdür. “Güneşin altında söylenmedik birşey yoktur.” Anlamı ise: Binlerce yıldır insanoğlu her konuda birşey söylemiş, tartışmıştır. Artık yeni bir konu kalmamıştır. Hepsi aslında tekrardır.
İşte maalesef böyle hissediyorum. Bilgisayarın başına oturduğumda fark ettim ki, 40 yıldır benzer şeyleri haberleştiriyoruz. Yeni hiç birşey yok maalesef. Özellikle terör konusunda. Aynı acı sözcüklerini kullanıyoruz. Çünkü artık kelimeler tükendi. Aynı göndermeleri yapıp, aynı düzende haberler yapıyoruz. Olay + kayıp sayısı + kim yaptı + “Kanı yerde kalmayacak” sözleri + cenazeler + “intikamı alındı + olay... Sıra aşağı yukarı bu.