Bayırbucak kaybedildi, neden?

Bu yazıyı, pazar günü (dün) erken saatlerde cep telefonuma düşmüş bir SMS üzerine yazıyorum. Mesajın sahibi, değerli dostum, Suriye Türkmen Toplumu Lideri Samir Hafez, şöyle diyor: Bayır Bucak’a artık...

Bu yazıyı, pazar günü (dün) erken saatlerde cep telefonuma düşmüş bir SMS üzerine yazıyorum. Mesajın sahibi, değerli dostum, Suriye Türkmen Toplumu Lideri Samir Hafez, şöyle diyor: Bayır Bucak’a artık veda ediyoruz. Yalnız Ruslar’ın 2 Ekim’den bu yana başlattığı saldırılarda 400 gencimizi şehit verdik. 2 yıl önce Keseb beldesindeki çatışmalarda 800’e yakın şehidimiz var. Siz, bu 5 yıl içinde kayıplarımızı bir düşünün. Bayır Bucak’ta 400 bine yakın nüfusumuz vardı. Miladi 723’ten bu yana oradayız. Mihraç Ural denilen katile mi yenilecektik? Evet, 7 düvel, başlarında Rusya olmasaydı ne İran ne de rejimi Bayır’ımıza sok
mazdık...

İçimde derin hüzün...

Beynimde, 1989-1990 yılının hatıraları...

Türk’ün toprak kaybetmesinin büyük acısını yaşadığım Dağlık Karabağ günlerim. Rahmetli Ebulfez Elçibey ile bölgede elimizde kalan son nokta Akdam’dayız... Ermeni kuvvetleri, Kızılordu tanklarını, dönemin Sovyet generallerine rüşvet vererek almış, üzerimize geliyor...

Bayır Bucak’ta olduğu gibi belki hava saldırıları yok ama, Sovyet yapımı tüm füzeler başımızdan aşağı yağıyor!.. Savaş muhabiri olarak berbat bir tanıklık...

Yalnız Dağlık Karabağ’ı değil, çevresini de Akdam düştüğü anda kaybediyoruz. Akdam’dan Bakü’ye dönerken değerli dostum Fazıl Abbasov ile ağlıyoruz, yüreğimiz kopuyor, onun şivesiyle “mukeddes torpağı” kaybetmiş olmanın zavallı ruhunu yaşıyoruz.

Döndüğümde, rahmetli Turgut Özal çağırıyor, ona söylüyorum, yalnız Rus değil, Amerika ve Fransa’daki diasporaların sağladığı silahlar nedeniyle kaybedildi diye...

Bakıyorum bugün Bayır Bucak’a...

Rus aylardır vuruyor... DAEŞ için geldiğini söyledi sürekli Türkmen öldürüyor... Yalnız savaşçı değil, masum kadın ve çocukları da...

Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya... Sesi yüksek çıkabilecek “batılı” güçlerden tek kelime yok! Bayır Bucak, tıpkı Dağlık Karabağ gibi elimizden kaydı gitti... Önlemi olmaz mıydı, eğer devletsek, bir önceki deneyimden kaynaklanan mutlaka bir eylem planımız olmalıydı...

Türkmen Dağı düşerken Mihraç Ural’ın telsizden”votkalarımızı aldık geliyoruz, sakın kadınlarınızı kaçırmayın” sözleri kolay unutulabilir mi, en azından ben ölene kadar unutmam...

Giden toprak kolay geri gelmiyor...

Baktım, son MGK açıklamasında Suriye’deki Türkmen varlığına desteğin sonuna kadar süreceği vurgulanıyor ama, bence artık geç kalınmış bir durum var ortada... Dağlık Karabağ’da yaşadığım deneyim nettir: Türk’ün bir coğrafyada toprağı küresel güçlerin kumpası ile gittiyse, geri gelmiyor. Bu nedenle, 1974 Kıbrıs Harekatı’nın iki sivil kahramanı Bülent Ecevit ile Necmettin Erbakan’ı bir kez daha rahmetle anıyorum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yunan'ı ezdirmez, İsrail'i tehdit ettirmezler… 14 Eylül 2020 | 1.225 Okunma “Vekil devletler” çağında biz gidersek, İsrail de gider… 10 Eylül 2020 | 2.560 Okunma Bunun için “Yeniden Kuvvayı Milliye Ruhu” diyoruz… 07 Eylül 2020 | 2.598 Okunma S-400'leri derhal aktive edin, bunu da duyurun!.. 03 Eylül 2020 | 3.430 Okunma Bugün Trablus'ta en kritik gün… 31 Ağustos 2020 | 3.703 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar