Bu işin sonu, “diktatörlüğe” dönüşür mü?
Eğer, herhangi bir siyasi sistemin barındırdığı kontrol sistemlerini ıskalayıp, tartışmaları kişiselleştirdiğinizde her sistem çürür, bunun için sistemin adı demokratik parlamenter sistem olmuş...
Eğer, herhangi bir siyasi sistemin barındırdığı kontrol sistemlerini ıskalayıp, tartışmaları kişiselleştirdiğinizde her sistem çürür, bunun için sistemin adı demokratik parlamenter sistem olmuş veya geniş yetkili cumhurbaşkanlığı olmuş, hiç fark etmez. Mesela, bütün bu tartışmalar içinde kamuoyuna anlatılmayan veya gözünden kaçırılmaya çalışılan önemli bir gerçek var: 1982 Anayasası, bu ülkeye “hybrid” (melez) bir siyasi sistemi dayatmıştır.
12 Eylül darbesi sonrası yazılan anayasada öngörülen, darbe lideri Kenan Evren’ den sonra da, cumhurbaşkanlığı makamını o dönemin güçlü bir generalinin dolduracağı ve “vesayet”in uzun süre devam edeceği yönündeydi.
1982 Anayasası’nı savunmak, demokratik parlamenter sistemi savunmak değildir, aksine, başbakanlık makamını cumhurbaşkanının doğrudan kontrolüne sokan, meclisi güçsüzleştiren, bu arada, cumhurbaşkanına hiç bir sorumluluk çok geniş yetkiler tanıyan bir sistemi savunmaktır.
Bu ülkenin hukukçuları nerede, neden çıkıp, bir darbe anayasasının gerçek yüzünü vatandaşa anlatmıyorlar? “Diktatörlük” sakız edilmiş bir kelime, zaten bu anayasa, “darbeci geleneğin ve cumhurbaşkanlığı vesayetinin” sürmesi için yazılmış, memleketin siyasi gelişimini büyük kaoslara sürükleyen bir anayasa, neden söylemiyor, aksine arkasına saklanıyorsunuz?..