Erdoğan Suriye’de doğru yerde durdu, sürdürmeli
Beşar Esed isimli katilin, Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur, aksini kabul ettiğimiz takdirde, kendimizi, yaşam ilkelerimizi inkar etmiş oluruz. Suriye’deki savaşı biz çıkartmadık, artık her şey ortalığa...
Beşar Esed isimli katilin, Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur, aksini kabul ettiğimiz takdirde, kendimizi, yaşam ilkelerimizi inkar etmiş oluruz. Suriye’deki savaşı biz çıkartmadık, artık her şey ortalığa dökülüyor, biz körüklemedik, yalnız, kendi sınırlarımızın dışındaki derinlikte bir savunma hattı kurmaya çalıştık, onu da FETÖ’cü subaylar mahvetmiş, olayın özeti budur.
Halkına tankıyla, topuyla saldırıp, yanına İran’ın Hizbullah’ını, Afganistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyadan Şii milisleri alarak 400 bin insanı katletmiş, nüfusunun yarısından fazlasını sürgüne göndermiş bir diktatörle şimdi, muhatap mı olacağız, geçiniz...
Türkiye’nin, Suriye (ve haliyle Irak’ta) bütün emperyalist güçlerin harmanlandığı bir dönemde, salt demokrasi ve özgürlük arayan halkların yanında yer alması, torunlarımıza bırakacağımız onurlu bir mirastır.
Esed’i, siyasi çözüm sürecinde muhatap alıp almayacaklarına biz değil, Suriye halkı karar verir. Kararları ne olursa olsun, buna ancak saygı gösteririz, o kadar.
İttifak falan yok, bunu bilin
Aramızda, kanlı bir diktatörlüğün zulmüne karşı direnen bir halkı, “zaten hepsi İslamcı” diye aşağılayıp haklı davalarında yalnız bırakmaya meraklı Beyaz Türkler var, hiç işimiz olmaz o yüksek fikirleriyle...
Çünkü biliyoruz... 1936-1939 arasındaki İspanya İç Savaşı’nda Franko faşizmine karşı direnmek ne kadar önemliyse, arkasına tüm emperyalist ve hegemonyacı güçleri almış Esed faşizmine karşı direnmek de o kadar onur yüklüdür!..
Erdoğan bu onuru taşıyor ve birileri şimdi onu “kendi zeminlerine çekmenin” gayreti içindeler, bu ol-ma-ya-cak...
Darbeciye darbeci, faşiste de faşist diyen bir milletiz, Ortadoğu halklarının özgürlük mücadelesi “Arap Devrimi”ni Siyonistlerin “Sünni Devrim” diyerek kilitlediğini de biliyoruz, o kilidi açacağız...
Başka birileri de “suret-i hak”tan gözükerek Türkiye’nin yaşanılan bunca kepazelikten sonra “Atlantik ittifakından Avrasya ittifakına savrulacağını” söyleyip duruyor...
Iskaladıkları ana nokta, “vekalet savaşı”nın bu döneminde “kalıcı ittifakların” tarihe karıştığı, yerlerini “taktik işbirlikleri”nin aldığıdır...