Türkiye’nin yeni bir askeri ittifaka ihtiyacı var!..
İslam ve Demokrasi” üzerine kalem oynatan batılı meslektaşlarla, kendi ülkelerine benzer oryantalist yaklaşımlar sergileyen Müslüman coğrafya aydınlarının sergiledikleri üstten...
İslam ve Demokrasi” üzerine kalem oynatan batılı meslektaşlarla, kendi ülkelerine benzer oryantalist yaklaşımlar sergileyen Müslüman coğrafya aydınlarının sergiledikleri üstten bakış beni rahatsız eder. “Sömürgecilik çağından” elde edilmiş küresel servetlerin üzerine inşa edilmiş“yeni-emperyalist” dönemin konforlu Batı demokrasileri ile Müslüman toplumların demokratikleşme süreçlerini karşılaştırmak ve bu karşılaştırmadan “İslam ile demokrasi bir arada yaşayamaz” gibi büyük bir coğrafyayı karanlığın içine -bilinçli- iteleyecek sonuçlar çıkarmak haksızlıktır.
Müslüman coğrafya, 20’nci yüzyıla -Türkiye hariç- sömürge olarak başladı ve bu topraklardaki insanlara zulüm siyasetinden başka hiçbir seçenek tanınmadı.
Batı’nın, “Arap Devrimi” olarak adlandırılan tarihsel gelişme, özellikle Mısır Darbesi öncesi ve sonrasında sergilediği tutum, demokrasi kavramını seçkin ulusların yaşam biçimi olarak gördüğünü “ötekilere” bunu önermediğini gösterdi. Artık, Batılı araştırmacılar(!) tarafından yazılmış“İslam ve Demokrasi” kitaplarını ciddiye almıyorum, tamamını emperyalizmin perdeleyicisi olarak değerlendiriyorum.
“Demokratik” İslam ittifakı...
Yaşanılan olaylar, Müslüman coğrafyanın kalbini oluşturan Arap Dünyası’nda demokrasinin gelişmesine üst akıl güçlerinin bugün de izin vermediğini gösteriyor. Bu nedenle, Arap Devrimi’nin çıkış noktasını da oluşturan Tunus’taki “uzlaşmacı demokrasi deneyimini” çok önemsiyorum. Aynı şekilde, birer “anayasal monarşi” olan Fas ve Ürdün’de demokratik güçlerin ağırlığının artmasını dikkatle takip ediyorum.