'Buzlar çözülmeden' ne olur?
Türkiye'nin hâline bakıp da Cevat Fehmi Başkut'un o ünlü eseri "Buzlar Çözülmeden"i hatırlamamak mümkün mü? Oyununu seyretmediyseniz kitabını okumuşsunuzdur, kitabını okumamışsanız filmini...
Türkiye'nin hâline bakıp da Cevat Fehmi Başkut'un o ünlü eseri "Buzlar Çözülmeden"i hatırlamamak mümkün mü? Oyununu seyretmediyseniz kitabını okumuşsunuzdur, kitabını okumamışsanız filmini görmüşsünüzdür. "Deli Deli Küpeli" adıyla da oynadı.
Cevat Fehmi Başkut (1905-1971) eserini 1965'te yazmıştı.
Akıl hastanesinden kaçmış bir "deli"nin, dünyadan kopmuş bir ilçede kaymakamlık yapmasını anlatır. O "deli" buzlar eriyip yeni kaymakam gelene kadar halka kendisinin kaymakam olduğuna inandırmıştır.
Hakikaten, biz, "hastanın/hastaların" farkına varamadık mı?
Anayasa değişikliği, olağan olmayan şartlarda TBMM'den geçirildi. Yine olağan olmayan şartlarda referanduma götürülüyor. Bütün mesele "buzlar çözülmeden", kimse uyanmadan ülkenin Saddamlaştırılması! Saddamlaştırmaya destek, alternatif olması gerekirken, koltuğunu korumak için bir başka partinin kanatları altına sığınan birinden geliyor.
MHP üzerine yazma yetkisini kitaplarıyla ispat eden İkbal Vurucu'nun değerlendirmesine devam ediyorum. Kim ne söyleyecekse şimdiden söylemelidir. Sonra sesi kesilebilir.
İkbal Vurucu, "beka meselesi"ni vurgulayarak şöyle diyor:
"Bir asra yakın bir dönemdir varlığını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti'nin bir beka sorunu yaşadığı ilk defa en üst düzeyde Davutoğlu'ndan Başbakanlığı döneminde ve sonra Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan duyuldu. Bu söylem Binali Yıldırım'da bir adım daha ileri gitti ve Başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölüneceği, açıkça dillendirildi.
İşte Devlet Bey'in AKP'ye karşı ödediği bedel de bu noktada ortaya çıkıyor. Bizim burada sormamız gereken devlete beka sorunu yaşatan bir iktidara karşı neden demokratik yollarla mücadele edilmeyip de Başkanlık yolunun açıldığıdır? Siyasette muhalefet partisi demek iktidara alternatif olmak demektir.