Danışın, gönül kazanın!
Başkanlık sistemine geçtik. Başkan hakkaniyetliyse, ülke huzur bulur. Başkanlığın bir faydası budur ama "başkan" enaniyetine kapılırsa hâlimiz yaman! Dizginleyecek bir mekanizma da yok. Yeni rejim bütün kontrol...
Başkanlık sistemine geçtik. Başkan hakkaniyetliyse, ülke huzur bulur. Başkanlığın bir faydası budur ama "başkan" enaniyetine kapılırsa hâlimiz yaman! Dizginleyecek bir mekanizma da yok. Yeni rejim bütün kontrol mekanizmalarını yer ile yeksan etti!
Allah göstermesin kitlelerin nerede uç vereceği bilinmiyor. Gezi Olayları masumâne istekle başladı. "Ağaçları kesmeyin!" dendi. "Ağaçları kesmeyin!" sözü altında başka öfke olsa bile, iktidardakiler kitleyi idare edebilirlerdi. Maalesef idare edemediler. "Höt!" dediler... "Siz kimsiniz ya!..." dediler... "Yüzde 50'yi bir salarsak üzerinize!" demeye getirdiler. "Ecinniler" birden peyda oluverdi; iş çığırından çıktı.
Gezi Olayları ileride tahlil edildiğinde, hiç de iktidar lehine yazılmayacaktır.
15 Temmuz Darbe Teşebbüsü'ne girmeyelim isterseniz. İktidardakiler, darbeye asıl sebebin ne olduğu üzerinde kafa yormalılar. Bu teşebbüs içimizde kapanmaz bir yara açmıştır.
Tarihe hiç bakmayalım! Tahttan indirilen, sürülen, zindana atılan, katledilen sultanlar silsilesi karşımıza çıkar. Bunların hepsi aynı zamanda "halife" sıfatı taşıyordu. İslâm ulemasına göre sultanlar "zillullah"tı. Allah'ın yeryüzünde temsilcileriydi. Kur'ân'ı kendilerine göre tefsir ederek, halkın sultanlara itaatini dinin bir emri göstermekte bir beis etmiyorlardı. Kimsenin lâ yüsel olmadığını, dokunulmaz olmadığını bilelim. Dokunmaya teşebbüs ettiler dokunamadılar ama ya dokunurlarsa... Aman tahtaya vurun! Şeytan kulağına kurşun!
İdareden tek istediğimiz 81 milyonun kucaklanması... "Bana oy verenler başımın tacı. Vermeyenler defolup gitsin!" derseniz, kendiniz de bitersiniz, ülkeyi de bitirirsiniz.