Felâket felâket üstüne
Adana'da öğrenci yurdu yangını çok acı. Çok insan gözyaşlarını tutamamıştır. 11-15 yaşlarında kız çocuklarımız... 12 can. Öncesinde valilik binası oto parkında bomba...
Adana'da öğrenci yurdu yangını çok acı. Çok insan gözyaşlarını tutamamıştır. 11-15 yaşlarında kız çocuklarımız... 12 can. Öncesinde valilik binası oto parkında bomba yükledikleri otomobili patlattılar. İki can da orada gitti.
Siirt Şirvan'da maden ocağında göçük altında kalan 16 işçimiz... Onların yürek yakan hikâyeleri... Çok daha öncesine gitmiyoruz. 2014'te, Soma'da 303 madencimizin ihmaller zincirine kurban edilişleri...
2008'de de Konya'nın Taşkent ilçesinde kız Kur'ân kursu yurdunda, gaz sızması neticesi patlama olmuş, bina çökmüş, 18 kızımız hayatını yitirmişti.
Adana'daki felâkette, kızından haber bekleyen bir baba, öğrencilerin daha önce bir devlet yurdunda kaldığını, bu yurt yıkılınca, çocukların bir cemaate (Cemaatin adını da veriyor.) ait bu yurda yerleştirildiğini söylüyor. Taşkent'teki yurt da acılı babanın bahsettiği cemaate aitti.
Doğu'da Güneydoğu'da, Suriye'de çatışmalarda yiten canlarımız... Hangi birini sayacağız!
Günü birkaç hâdiseyle geçirdiğimizde "Çok şükür. Bugün büyük felâket gelmedi başımıza..." der olduk...
Daha büyük felâket kapıda... Suriye rejimine savaş ilân etmişiz. Yeni öğreniyoruz. Eminim hükûmet de yeni öğreniyor ve hiç şüpheniz olmasın Genelkurmay da yeni öğreniyor!
Suriye rejimine savaş ilân etmek Rusya'ya savaş ilân etmektir, İran'a savaş ilân etmektir, Lübnan Hizbullah'ına, Şiî Bağdat yönetimine savaş ilân etmektir ve hatta ABD'ye savaş ilân etmektir...
R.T. Erdoğan, önceki gün, konuşmasının birinde savaş ilânını açıkladı. (R. T. Erdoğan'ın günde kaç defa konuştuğunu, hangi konuşmasında hangi sözleri söylediğini takip edemez olduk. Zat-ı muhterem yemiyor, içmiyor, uyumuyor toplantıdan toplantıya koşuyor. Konuşacak bir kitle bulamayınca can sıkıntısından balık avlamaya çıkıyor. Geçen pazar da balık avındaydı.)
R.T. Erdoğan aynen şunları söylüyor:
"Biz 'Sabır, sabır, sabır' dedik en sonunda dayanamadık ve Suriye'ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Mesele toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için. Yani orada bir adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed'in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil."
Elbette daha önce Suriye rejimine karşı savaşıyorduk. En azından Beşşâr Esad'ın karşısındakilere "çeşitli" destek veriliyordu. Ama şimdi açık açık Esad'a karşı savaşıldığı, en tepedeki ismin ağzından öğrenilmiştir.
Adı konmuş bir savaş. Topyekûn bir saldırıya geçilir mi? Sanmıyorum. Dediğimiz gibi savaş Esad rejimi yanında; İran'la, Hizbullah'la Bağdat yönetimiyle... Kısaca Şiî Blok'la... Şiî Blok'u bu merhalede desteklemek Rusya'nın da, ABD'nin de, Avrupa'nın da işine geliyor. Çünkü "Sünnî" El-Kaide, IŞİD, Taliban, irili ufaklı bir sürü örgüt şu an baş belâsı... ABD'de, Rusya'da, Avrupa'da eylem yapanlar onlar; Şiî örgütler değil!