Fethullah'a Selam Kumpasa Devam
Ahmet Davutoğlu'nun partisine, aslında Saray'a yönelttiği tenkitler öyle, görmemezlikten gelinecek, geçiştirilecek tenkitler değil. "Siz üstesinden gelin!" denilerek, kalemlerine barut doldurmuş "yandaş" salvoculara da havale...
Ahmet Davutoğlu'nun partisine, aslında Saray'a yönelttiği tenkitler öyle, görmemezlikten gelinecek, geçiştirilecek tenkitler değil. "Siz üstesinden gelin!" denilerek, kalemlerine barut doldurmuş "yandaş" salvoculara da havale edilemez.
Ahmet Davutoğlu bir kapı aralamıştır. Çok kişiyi düşündürecek, silkeleyecek, "Nereden çıktık, nereye gidiyoruz?" sorusunu sorduracaktır.
Ahmet Davutoğlu bir manifesto yayınlamıştır. Rejim değişikliğine, tek adamlığı, adaletsizliğe karşı çıkmıştır. Yapılması gerekenleri sıralamıştır. Ve kendisine "Kol kırılır yen içinde kalır." diyeceklere cevabını da hazırlamıştır. Daha önce Saray'a raporlar verdiğini açıklamış ve son çare olarak görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak mecburiyetinde kaldığını, bu manifestosuyla duyurmuştur.
A. Davutoğlu, manifestosunda birçok "arıza"yı dile getirmiş, hususiyetle "adaletsizliği" vurgulamıştır. "Ülkemizin geleceği açısından bakıldığında ise, şu hususlardaki kanaatlerimi paylaşmayı gerekli görüyorum." dediği ara bölümün yedinci maddesinde FETÖ ile mücadeledeki tenakuzlara dikkat çekmiştir:
"FETÖ ile tavizsiz verilmesi gereken mücadelede farklı kişilere farklı kriterler uygulanması, yürütülen mücadeleye zarar vermektedir. Bu konuda hukukun en temel ilkesi olan 'suçların şahsiliği' ilkesi özenle korunmalıdır. Bazı durumlarda, örgüt okullarında okumuş, kardeş ya da akrabaları örgütün ve darbe sürecinin önemli elemanları arasında olan kişilerin en üst düzey devlet görevlerine atanmasında sakınca görülmezken alt düzey bir memurun yakınlarından birinin yine alt düzey bir ilişkisi sebebiyle işten çıkarılması kamu vicdanında FETÖ ile mücadele konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır."
"FETÖ" ile mücadelede, sınırlar kat kat aşılmıştır. "Fethullahçı cemaat"le, "Fethullahçı Terör Örgütü" arasındaki fark ortaya konmamış, yüz binler değil, milyonlar mutazarrır edilmiştir. Hiçbir surette ölçü tutturulamamış, "Şu bankasının kapısından geçmişti, o mektebine gitmişti, şu dershanesinde öğretmenlik yapmıştı... Urun ha!" deyip balyoz indirilmiştir.