Millî Mücadele'de TBMM'nin kudreti
R. T. Erdoğan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle yayınladığı mesajında, "Türkiye, bağımsızlık mücadelesini en başından en sonuna kadar millî iradenin temsilcisi olan Meclis'i eliyle...
R. T. Erdoğan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle yayınladığı mesajında, "Türkiye, bağımsızlık mücadelesini en başından en sonuna kadar millî iradenin temsilcisi olan Meclis'i eliyle yürütmüş bir ülkedir." diyor.
Millî Mücadele'yi Birinci Büyük Millet Meclisi yürütmüştür. Meclis'te çok çetin tartışmalar olmuştur. M. Kemal, hem Meclis Reisi idi, hem de Başkomutan'dı. O an Meclis Reisliği "Cumhurbaşkanlığı" makamı gibi bir şey. M. Kemal aynı zamanda İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) Başkanıydı da.
Daha Cumhuriyet ilan edilmemişti, içteki ve dıştaki düşmanlara karşı kıyasıya bir savaş veriliyordu. İki hükûmet vardı: İstanbul Hükûmeti ve Ankara Hükûmeti. Her ikisi, bilinenlerin aksine, birbirleriyle haberleşiyorlar görüşüyorlardı. Meselâ; Bilecik'te İstanbul Hükûmeti üyeleri Ahmet İzzet Paşa ve Salih Paşa görüşmelerden sonra alıkonulmuşlar, Ankara'ya getirilmişler, üç ay sonra, İstanbul Hükûmeti'nde yer almama şartıyla gönderilmişlerdi. (Ama tekrar İstanbul Hükûmeti'ne dâhil oldular.)
Savaş meydanlarında üstünlüğümüzü perçinledikçe, Ankara güçlendi. İtilaf Devletleri, Millî Mücadele verenleri, istemeye istemeye muhatap alma ihtiyacı duydular.
Birinci İnönü Zaferi'nden sonra 21 Şubat 1921'de başlayacak olan Londra Konferansı'na hem Ankara Hükûmeti, hem İstanbul Hükûmeti davet edilmiş, Ankara, İstanbul Hükûmeti'ne itiraz etse de Sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında bir heyet konferansa katılmıştı. (Londra'da, İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması'nda, bir "iyileştirme"ye gideceklerdi!)
Konferansta çok önemli bir şey oldu: Tevfik Paşa, kendisine konuşma sırası geldiğinde, "Ankara'dan gelen heyet ne istiyorsa, biz de aynı şeyi istiyoruz. Biz Türkler birbirleriyle harp etmiyor, düşmanın memleketten çıkmasını arzu ediyoruz onun için sözü Bekir Sami Bey'e bırakıyorum. Ankara heyetine." dedi. İtilaf Devletleri'nin Ankara ve İstanbul'u karşı karşıya getirme planları suya düşmüş, Ankara Hükûmeti Osmanlı nezdinde de meşruiyet kazanmıştı.