'Post-modern Haçlı Seferi'
Cumartesi kitap günümüz, demiştim.Kerime Yıldız, şimdiye kadar yapılmayanı yaptı ve "beyazperde"nin arka yüzünü yazdı: "Post-modern Haçlı Seferi: Sinema". Bu kitabı okurken...
Cumartesi kitap günümüz, demiştim.
Kerime Yıldız, şimdiye kadar yapılmayanı yaptı ve "beyazperde"nin arka yüzünü yazdı: "Post-modern Haçlı Seferi: Sinema". Bu kitabı okurken şaşıracaksınız; hiçbir şey bilmiyormuşuz, beynimize ne zehirler enjekte ediliyormuş, diyeceksiniz.
Sinema bir kültür taşıma vasıtası... Dünyada sinemada varız diyemeyiz ama ortalama halkın eğlencesi pespaye dizilerimiz rağbet görüyor. ABD'den sonra dünyada gösterilmede ikinci sırada (idi). O Batı özentisi dizilerde bile, ne olursa olsun "biz" varız. Hiç olmazsa, bazı dizilerde, ayakkabılar çıkarılıp eve giriliyor. Yalnız, burada bir fark, nedense fakirin, Anadolu'nun münzevi bir yerinde, olması gerekenler "bizim" oluyor. Zenginlerin salonlarında, ne yemek adabı, ne oturuş kalkış adabı, ne ilişki adabı "biziz." Bu da ayrı bir tartışma konusu... Açılıp saçılmayı günlük hayatın çok ötesine taşıyorlar, aile fertleri hiç sanmıyorum, kendi aralarında bile bu kadar açılıp saçılarak otursunlar. R. T. Erdoğan'ın, geçen gün burada verdiğim, 1992'da, Türk filmleri hakkında söylediği bir sözü aklıma geliyor, ama tekrar etmeyeceğim. Filmleri, anlarsınız işte, bir şeye benzetiyor! (Burada haklı.) Her şeyin bir ölçüsü var. Gerçekçi olalım. Batı bile görüntüde, bizden çok çok ölçülü.
Girişte, Hindistan'ın bağımsızlığı için mücadele eden Nehru'dan, âdeta kitabı özetleyen bir epigraf yer alıyor:
"Amerika'yla baş etmek için iki seçenekten birini tercih etmek gerekiyor. Ya Pentagon'un otoritesini kabul edip özgürlüğünüzü kaybedersiniz yahut da Hollywood'un otoritesini kabul edip kültürünüzü kaybedersiniz."
Kerime Yıldız, kitabın "Önsöz"ünde "Bir fikri aşılamak için en müsait zaman, rüya hâlidir... Zihin savunmasızken subliminal mesajlarla bilinçaltına fikir ekmek mümkündür." dedikten sonra sözü sinemaya getirir: